helumme ~ هَلُمَّ

Kamus-ı Muhit - هلم maddesi

هَلُمَّ [helumme] (hâ’nın fethi ve lâm’ın zammı ve mîm-i müşeddedenin feth üzere binâsıyla) İsm-i fiʹl-i emrdir, beri gel demektir, تَعَالَ [teʹâle] maʹnâsınadır. Aslı هَا لُمَّ idi ki; hâ΄ harf-i tenbîhtir ve لُمَّ kelimesi “ل،م،م” mâddesinden ki cemʹ eylemek maʹnâsınadır. Fiʹl-i emr olmakla ضُمَّ نَفْسَكَ إِلَيْنَا Yaʹnî “Sen kendini bize yanaştır” ki murâd bizim yanımıza gel demek olur, baʹdehu fi’l-asl أُلْمَمْ olmak hasebiyle lâm’da yine sükûn takdîriyle elif hazf olunup kelime-i basîte gibi istiʹmâl olundu. Müfred ve cemʹi ve müzekker ve mü΄ennesi müsâvîdir. Ve bu Ḩicâziyyûn ʹindindedir ki gayr-i mutasarrıftır. Ve Benû Temîm رُدَّ kelimesinin mecrâsına icrâ ederler, هَلُمَّ ve هَلُمَّا ve هَلُمُّوا ve هَلُمِّي ve هَلْمُمْنَ derler. Ve ehl-i Necd dahi Ḩicâziyyûn gibidir. Ve lâzım ve müteʹaddî olur, ﴿هَلُمَّ إِلَيْنَا﴾ ve ﴿هَلُمَّ شُهَدَاءَكُمْ﴾ gibi ki beri getirin demektir. Ve gâh olur ki lâm’la sılalanıp هَلُمَّ لَكَ denir, ﴿هَيْتَ لَكَ﴾ gibi. Ve nûn-ı müsakkale lâhık olup هَلُمَّنَّ derler ve mü΄ennesinde mîm meksûr ve cemʹinde mazmûm olur. Ve tesniye müzekker ve tesniye mü΄ennesinde هَلُمَّانِّ derler ve cemʹ-i mü΄ennesinde هَلْمُمْنَانِ denir, nûn-ı ahîrenin tahfîfiyle. Ve bir kimse sana هَلُمَّ إِلَى كَذَا وَكَذَا dese cevâbında إِلَامَ أَهَلُمُّ dersin hemzenin ve hâ’nın fethiyle, yaʹnî “Nereye geleyim?” demektir, aslı إِلَى مَ أَلُمُّ idi إِلَى مَا أَلُمُّ kelimesinden muhaffeftir; hâ΄ hâli üzere terk olunur. Kezâlik هَلُمَّ كَذَا deseler, cevâbında لَا أَهَلُمُّهُ dersin. Ve gâh olur ki yalnız hemze mazmûm olur ve baʹzen hemze ve lâm mazmûm olur ve baʹzen hemze mazmûm ve lâm meksûr olur, لَا أُعْطِيكَهُ maʹnâsına.

Vankulu Lugatı - هلم maddesi

هَلُمَّ [helumme] (hâ’nın fethi ve lâm’ın zammı ve mîm’in teşdîdiyle ve feth üzere binâsıyla) Gel demektir, تَعَالَ maʹnâsına. Ḣalîl eyitti: Bunun aslı لُمَّ idi لَمَّ اللهُ شَعَثَهُ kavlinden me΄hûz oluban جَمَعَهُ maʹnâsına, gûyâ ki maʹnâ لُمَّ نَفْسَكَ إِلَيْنَا demektir, اُقْرُبْ maʹnâsına. Ve هَا tenbîh içindir, elifi hazf olunmuştur, kesret-i istiʹmâlden ötürü. Ve هَا ile لُمَّ ikisi kelime-i vâhide kılınıp vâhidi ve tesniyesi ve cemʹi ve te΄nîsi berâber kılındı, ehl-i Ḩicâz lügati üzere. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَالْقَائِلِينَ لِإِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ إِلَيْنَا﴾ (الأحزاب، 18) Ve ehl-i Necd onu munsarıf kılıp tesniyesinde هَلُمَّا ve cemʹinde هَلُمُّوا ve mü΄ennesinde هَلْمُمْنَ derler lâkin efsah, ehl-i Ḩicâz lügatidir. Ve gâh olur lâm’la sılalandırıp هَلُمَّ لَكَ ve هَلُمَّ لَكُمَا derler, nitekim هَيْتَ لَكَ derler. Ve هَيْتَ لَكَ [heyte leke] هَلُمَّ لَكَ maʹnâsınadır, kaçan bunun üzerine nûn-ı sakîle dahîl kılsan هَلُمَّنَّ يَا رَجُلُ dersin ve mü΄ennes için هَلُمِّنَّ dersin mîm’in kesriyle ve tesniyesinde هَلُمَّانِّ dersin gerek tesniye-i müzekker olsun gerek mü΄ennes olsun ve cemʹ-i müzekkerinde هَلُمُّنَّ يَا رِجَالُ dersin mîm’in zammıyla ve cemʹ-i mü΄ennesinde هَلْمُمْنَانِّ يَا نِسْوَةُ dersin ve kaçan sana هَلُمَّ إِلَى كَذَا وَكَذَا deseler إِلَامَ أَهَلُمَّ dersin elifi ve hâ’yı meftûh kılmakla gûyâ ki إِلَى مَا أَلُمُّ deyip hâ’yı hâli üzere terk etmiş olursun ve kaçan هَلُمَّ كَذَا وَكَذَا deseler لَا أَهَلُمُّهُ dersin لَا أُعْطِيكَهُ maʹnâsına. Ve Cevherî’nin bu kelâmından fehm olunur ki هَلُمَّ kelimesi karîb olmak maʹnâsına istiʹmâl olunduğu gibi إِعْطَاءٌ maʹnâsına da istiʹmâl oluna, pes münâsib olan bu idi ki maʹnâ-yı iʹtâya dahi o kelâmında işâret olunaydı, meger ki لَا أُعْطِيكَهُ kelimesiyle maksûd لَا أُعْطِي الْمَسْؤُولَ dur لَا أَقْرُبُكَ maʹnâsına denile.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı