ecr ~ أَجْرٌ

Kamus-ı Muhit - أجر maddesi

Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre أَجْرٌ [ecr] ve أُجْرَةٌ [ucret] ʹâmile ʹameli mukâbilinde ʹâ΄id olan sevâba denir, gerek dünyevî ve gerek uhrevî olsun, lâkin أُجْرَةٌ [ucret] sevâb-ı dünyevîde ve أَجْرٌ [ecr] uhrevîde hâss oldu. Ve أَجْرٌ [ecr] ve أُجْرَةٌ [ucret] mâddeleri min-ʹakdin olan kezâlik ʹakd mecrâsına cârî olan ʹamele ıtlâk olunur ve الْجَزَاءُ [cezâ΄] min-ʹakdin ve gayr-i ʹakdin olana ıtlâk olunur, kezâlik nâfiʹ ve dârrada ıtlâk olunur; lâkin أَجْرٌ [ecr] ve أُجْرَةٌ [ucret] nâfiʹe mahsûstur. Ve gâh olur ki أَجْرٌ [ecr] ile mehr-i nikâhtan kinâye olunur. İntehâ. Ve

أَجْرٌ [ecr] Masdar olur, ʹâmile ʹameli mukâbilinde hüsn-i mükâfat eylemek maʹnâsına; yukâlu: أَجَرَهُ أَجْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا جَزَاهُ Ve

أَجْرٌ [ecr] Zikr-i hasen ve nîk-nâm maʹnâsına istiʹmâl olunur, ecr ve hüsn-i cezâyı ʹâdetâ müstelzim olduğuna mebnî. Kâle’ş-şârih ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا﴾ اَلْآيَة، قِيلَ هُوَ الذِّكْرُ الْحَسَنُ Ve

أَجْرٌ [ecr] Mehre yaʹnî nikâh mukâbilesinde menkûhaya verilen akçeye ıtlâk olunur ki kâbîn taʹbîr olunur. Kâle fi’l-Esâs ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿عَلَى أَنْ تَأْجُرَنِي ثَمَانِيَ حِجَجٍ﴾ أَيْ تَجْعَلُهَا أَجْرِي عَلَى التَّزْوِيجِ يُرِيدُ الْمَهْرَ ve kavluhu taʹâlâ: ﴿وَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ﴾ كِنَايَةٌ عَنِ الْمُهُورِ Ve

أَجْرٌ [ecr] ve

إِجَارٌ [icâr] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve

أُجُورٌ [ucûr] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bedende sınık kemik eğri ve ʹukdeli kaldığı hâlde onulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَجَرَ الْعَظْمُ أَجْرًا وَإِجَارًا وَأُجُورًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا بَرَأَ عَلَى عَثْمٍ Ve sınık kemiği vech-i mezbûr üzere sarıp onultmak maʹnâsınadır; tekûlu: أَجَرْتُ الْعَظْمَ أَيْ جَبَرْتُهُ عَلَى عَثْمٍ Ve

أَجْرٌ [ecr] Bir nesneyi ücretle kirâya vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَجَرَ الْمَمْلُوكَ أَجْرًا إِذَا أَكْرَاهُ Ve sevâb ve cezâ hâsıl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أُجِرَ فُلاَنٌ فِي أَوْلاَدِهِ عَلَى بِنَاءِ الْمَفْعُولِ إِذَا مَاتُوا فَصَارُوا أَجْرَهُ وَثَوَابَهُ ve kâle fi’l-Esâs: أُجِرَ فُلاَنٌ وَلَدَهُ إِذَا مَاتُوا فَكَانُوا لَهُ أَجْرًا Ve sınık ʹuzv sarılmak maʹnâsınadır; yukâlu: أُجِرَتْ يَدُهُ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ إِذَا جُبِرَتْ

Vankulu Lugatı - أجر maddesi

اَلْأَجْرُ [el-ecr] (hemzenin fethi ve cîm’in sükûnuyla) Sevâb maʹnâsına; yukâlu: أَجَرَهُ اللهُ يَأْجُرُهُ وَيَأْجِرُهُ أَجْرًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي Ve bir nesne bir kimseye sevâb olmağa dahi derler; yukâlu: أَجَرَ فُلَانٌ خَمْسَةً مِنْ وَلَدِهِ أَيْ مَاتُوا فَصَارُوا أَجْرَهُ Ve

أَجْرٌ [ecr] Kemik onulmağa da derler. Ve

أَجْرٌ [ecr] Sınmış kemiği sarmağa dahi derler; yukâlu: أُجِرَتْ يَدُهُ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ أَيْ جُبِرَتْ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı