ešer ~ أَثَرٌ

Kamus-ı Muhit - أثر maddesi

Şârihin beyânı üzere asl أَثَرٌ [ešamp;er] bir nesnenin vücûduna delâlet eden nesneye mevzûʹdur, o münâsebetle bakiyyesine ıtlâk olunup ve birer münâsebetle sâ΄ir maʹânî ondan müteferriʹ olmuştur. İntehâ. Ve

أَثَرٌ [ešamp;er] Haber ve hadîs maʹnâsına müstaʹmeldir ki menkûlü-ʹanhtan bakiyyedir; tekûlu: سَمِعْتُ مِنْهُ الْأَثَرَ أَيِ الْخَبَرَ Hadîs ve sünnete أَثَرٌ [ešamp;er] ıtlâkı bu maʹnâdandır; tekûlu: وَجَدْتُ ذَلِكَ فِي الْأَثَرِ أَيِ الْحَدِيثِ وَالسُّنَّةِ Muhaddisînden Ḩuseyn b. ʹAbdulmelik ve ʹAbdulkerîm b. Manṡûr el-Ešamp;eriyyân ona mensûblardır. Ve

أَثَرٌ [ešamp;er] ve

إِثْرٌ [išamp;r] (hemzenin kesriyle) Ayağın yerde kalan nişânına denir ki iz taʹbîr olunur. Bu münâsebetle sonraca ve بَعْدُ [baʹd] maʹnâsında istiʹmâl olundu; yukâlu: خَرَجَ فِي إِثْرِ فُلاَنٍ وَأَثَرِهِ أَيْ بَعْدَهُ يَعْنِي عَقِبَهُ Lisânımızda ondan izini basarak ile taʹbîr olunur. Ve

أَثَرٌ [ešamp;er] (fethateynle) Masdar olur, ashâb ve hem-demleri üzere istîsâr yaʹnî eşyâ-i hasene-i maʹhûdeyi yalnız kendi nefsi için ihtiyâr eylemek maʹnâsınadır ki kendi için o nesneleri istibkâ eylemekten ʹibârettir; yukâlu: أَثِرَ الرَّجُلُ عَلَى أَصْحَابِهِ أَثَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا فَعَلَ الْإِسْتِيثَارَ أَيِ اخْتَارَ لِنَفْسِهِ أَشْيَاءَ حَسَنَةً مَعْهُودَةً بَيْنَهُ وَبَيْنَ أَصْحَابِهِ Ve bir nesneye başlamak, şürûʹ maʹnâsınadır ki onu işlemekle ibkâ eylemiş olacaktır; yukâlu: أَثِرَ يَفْعَلُ كَذَا أَيْ طَفِقَ Ve umûr-ı sâ΄ireyi terk edip hâssaten bir husûsa cezm tarîkiyle ʹazm eylemek maʹnâsınadır ki onu umûr-ı sâ΄ireden bakiyye ʹadd eylemiş olur; yukâlu: أَثِرَ عَلَى الْأَمْرِ إِذَا عَزَمَ وَلَهُ تَفَرَّغَ Ve

أَثَرٌ [ešamp;er] ʹAlâmet ve nişâna ıtlâk olunur; münâsebeti zikr olundu.

اَلْأَثْرُ [el-ešamp;r] (أَمْرٌ [emr] vezninde; hemzenin kesriyle de lügattir) Kılıcın cevherine denir ki ʹalâmet-i cevdeti olacaktır; yukâlu: مَا أَحْسَنَ أَثْرَ السَّيْفِ أَيْ فِرِنْدَهُ Cemʹi أُثُورٌ [ušamp;ûr] gelir. Ve

أَثْرٌ [ešamp;r] ve

إِثَارَةٌ [išamp;âret] (كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) ve

أُثْرَةٌ [ušamp;ret] (hemzenin zammıyla) Masdar olurlar, bir adamdan bir kelâm ve hadîs nakl ve rivâyet eylemek maʹnâsına; yukâlu: أَثَرَ الْحَدِيثَ مِنْهُ أَثْرًا وَإِثَارَةً وَأُثْرَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا نَقَلَهُ وَرَوَاهُ Fi’l-asl أَثْرٌ [ešamp;r] ve إِثَارَةٌ [išamp;âret] tetebbuʹ-i إِثْرٌ [isr] maʹnâsına olmakla gûyâ ki hadîsin yâhûd muhaddisin إِثْرٌ [išamp;r]ine mütetebbiʹ olur. Ve

أَثْرٌ [ešamp;r] (أَمْرٌ [emr] vezninde) Buğur deve nâkaya çok aşmak maʹnâsına müstaʹmeldir. Bu dahi tetebbüʹ-i إِثْرٌ [išamp;r] maʹnâsındandır; yukâlu: أَثَرَ الْفَحْلُ أَثْرًا إِذَا أَكْثَرَ مِنْ ضِرَابِ النَّاقَةِ Ve bir adama ikrâm eylemek maʹnâsınadır; mekrümet maʹnâsına olan مَأْثُرَةٌ [me΄šamp;uret]-i âtiyeden me΄hûzdur; yukâlu: أَثَرَهُ إِذَا أَكْرَمَهُ

اَلْأُثْرُ [el-ušamp;r] (hemzenin zammıyla) Bedende yara onulduktan sonra yerinde kalan eser ve nişâna denir. Ve çehre-i insânîde olan âb u tâb u revnaka ıtlâk olunur; kılıcın cevherine ıtlâk ettikleri أَثْرٌ [ešamp;r] lafzından müteferriʹdir. Ve bu iki maʹnâda šamp;â’nın zammıyla da zebân-zeddir; yukâlu: مَا أَحْسَنَ أَثَرَ وَجْهِهِ أَيْ مَاؤَهُ وَرْوَنَقَهُ Ve

أُثْرٌ [ušamp;r] Bir gûne damga adıdır ki devenin tabanının iç yüzüne basılır, deve gâ΄ib oldukta izini sürüp o nişânla bulmak için.

Vankulu Lugatı - أثر maddesi

اَلْأَثْرُ [el-ešamp;r] (hemzenin fethi ve šamp;â’nın sükûnuyla) Kılıcın yüzünde olan cevher. Ve

أَثْرٌ [ešamp;r] Hadîs rivâyet etmeğe dahi derler; tekûlu: أَثَرْتُ الْحَدِيث َآثُرُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا ذَكَرْتَهُ مِنْ غَيْرِكَ

اَلْأُثْرُ [el-ušamp;r] (hemzenin zammı ve šamp;â’nın sükûnuyla) Şol ʹalâmettir ki yara onulduktan sonra bâkî kalır. Ve gâh olur šamp;â’yı dahi mazmûm ederler عُسْرٌ [ʹusr]le عُسُرٌ [ʹusur] gibi. Ve baʹzı şiʹrde nâstan baʹzı kimse أُثُرٌ [ušamp;ur]u zammeteynle kılıç cevheri ile tefsîr etti. Ve

أُثْرٌ [ušamp;r] Kezâlik devenin tabanına demirle nişân etmektir tâ ki yavı kılındıkta maʹlûm ola.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı