اَلنَّعَمُ [en-neʹam] (fethateynle) Ağaç yeşerip tâb u tarâvetlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَعِمَ الْعُودُ نَعَمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اخْضَرَّ وَنَضَرَ Ve bir adam hoş-dil ve münbasit olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَعَّمَهُ تَنْعِيمًا فَنَعِمَ بِذَلِكَ نَعَمًا أَيْ قَالَ لَهُ نَعَمْ فَسُرَّ بِذَلِكَ
اَلنُّعْمُ [en-nuʹm] (nûn’un zammı ve ʹayn’ın sükûnuyla) Vüsʹat ve refâhiyet ki بُؤْسٌ [bu΄s]ün mukâbilidir; yukâlu: يَوْمٌ نُعْمٌ وَيَوْمٌ بُؤْسٌ
اَلنَّعَمُ [en-neʹam] (fethateynle) Vâhidi ve otlakta yürüyen davarların biri maʹnâsına. Ve ismin ıtlâkı ekseriyyâ deve kısmınadır. Ve Ferrâ eyitti: نَعَمٌ [neʹam] müzekkerdir, mü΄ennes istiʹmâl olunmaz; yekûlûne: هَذَا نَعَمٌ وَارِدٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı