el-ḵidr ~ اَلْقِدْرُ

Kamus-ı Muhit - القدر maddesi

اَلْقِدْرُ [el-ḵidr] (ḵâf’ın kesriyle) Maʹlûmdur ki çömleğe ve tencereye denir. Ve bu mü΄ennestir, ʹalâ-kavlin müzekker ve mü΄ennes olur. Cemʹi قُدُورٌ [ḵudûr]dur.

اَلْقَدَرُ [el-ḵader] (fethateynle) Kazâ΄ ve hükm maʹnâsınadır ki Hak taʹâlânın hâzır eylediği zuhûrâtta hükm ve kazâsıdır ki taʹrîf-i ıstılâhîsi ezelden ebede dek cârî olan ahvâl ve şü΄ûnâtın sûret-i vukûʹu üzere aʹyân-ı mevcûdâtta ʹâdetullâh üzere vukûʹa gelen hükm-i küllî-i ilâhîdir. Şârih der ki قَدَرٌ [ḵader] fi’l-asl masdardır. Ve baʹzılar قَدَرٌ [ḵader] ile قَضَاءٌ [ḵaḋâ΄] beynini fark eylediler. Yaʹnî قَدَرٌ [ḵader] Bârî taʹâlâ umûru kable’l-îkâʹ takdîr ve قَضَاءٌ [ḵaḋâ΄] o takdîri infâz ile ʹademden fiʹl haddine ihrâc eylemekten ʹibârettir ve bu sahîhtir, ke-mâ câ΄e fi’l-hadîs: ḣأَنَّ النَّبِيَّ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ مَرَّ بِكَهْفٍ مَائِلٍ لِلسُّقُوطِ فَأَسْرَعَ الْمَشْيَ حَتَّى جَاوَزَهُ فَقِيلَ لَهُ أَتَفِرُّ مِنْ قَضَاءِ اللهِ يَا رَسُولَ اللهِ فَقَالَ أَفِرُّ مِنْ قَضَائِهِ إِلَى قَدَرِهِḢ Ve

قَدَرٌ [ḵader] Bir nesnenin meblag ve endâzesine denir, مِقْدَارٌ [miḵdâr] gibi; bunda ḵâf’ın zammıyla da zebân-zeddir; yukâlu: هُمْ قَدَرُ مِائَةٍ وَقُدْرُهَا أَيْ مَبْلَغًا Ve tâb u tâkat maʹnâsınadır; yukâlu: مَا لَهُ قَدَرٌ أَيْ طَاقَةٌ Cemʹi أَقْدَارٌ [aḵdâr] gelir. Ve

قَدَرٌ [ḵader] masdar olur, تَقْدِيرٌ [taḵdîr] maʹnâsına, ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir nesneye güç yetip kâdir olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَدِرَ عَلَى الشَّيْءِ قَدَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اقْتَدَرَ Ve bir adamın boynu kısa olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَدِرَ الرَّجُلُ إِذَا قَصُرَ عُنُقُهُ

اَلْقَدْرُ [el-ḵadr] (بَدْرٌ [bedr] vezninde) Bu dahi mikdâr ve meblag maʹnâsınadır. Ve tâb u tâkat maʹnâsınadır. Bunun da cemʹi أَقْدَارٌ [aḵdâr]dır. Ve

قَدْرٌ [ḵadr] ve

قَدَرٌ [ḵader] (fethateynle) تَقْدِيرٌ [taḵdîr] maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَرَ اللهُ ذَلِكَ عَلَيْهِ قَدْرًا وَقَدَرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي بِمَعْنَى قَدَّرَهُ Ve taksîm-i rızk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَرَ الرِّزْقَ إِذَا قَسَّمَهُ Ve

قَدْرٌ [ḵadr] Gınâ ve yesâr maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: فُلاَنٌ ذُو قَدْرٍ أَيْ ذُو غِنًى وَيَسَارٍ Ve zor ve kuvvet maʹnâsınadır; yukâlu: مَا بِهِ قَدْرٌ أَيْ قُوَّةٌ Ve bir nesneye güç yetmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَرَ عَلَى الشَّيْءِ قَدْرًا مِنَ الْبَابَيْنِ الْمَزْبُورَيْنِ إِذَا اقْتَدَرَ عَلَيْهِ Ve sıkıştırmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَرَ عَلَيْهِ إِذَا ضَيَّقَ عَلَيْهِ Ve pişirmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَرَ اللَّحْمَ إِذَا طَبَخَهُ Ve taʹzîm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَرَهُ إِذَا عَظَّمَهُ ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَمَا قَدَرُوا اللهَ حَقَّ قَدْرِهِ﴾ أَيْ مَا عَظَّمُوهُ حَقَّ تَعْظِيمِهِ Ve tedbîr-i husûs eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَرَ الْأَمْرَ قَدْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا دَبَّرَهُ Ve bir nesneyi bir nesneye kıyâs eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَرَهُ بِهِ إِذَا قَاسَهُ بِهِ Ve

قَدْرٌ [ḵadr] Ne büyük ve ne küçük olup orta ve muʹtedil olan pâlâna ve eyere ıtlâk olunur; yukâlu: هَذَا رَحْلٌ قَدْرٌ وَسَرْجٌ قَدْرٌ أَيْ وَسَطٌ Ve omuzun başına denir; yukâlu: ضَرَبَ عَلَى قَدْرِهِ أَيْ رَأْسَ كَتِفِهِ

Vankulu Lugatı - القدر maddesi

اَلْقِدْرُ [el-ḵidr] (ḵâf’ın kesri ve dâl’ın sükûnuyla) Çömlek, dîg maʹnâsına; mü΄ennes-i semâʹîdir,ammâ tasgîri قُدَيْرٌ [ḵudeyr] gelir bilâ-hâ΄ ʹalâ-hilâfi’l-kıyâs.

اَلْقَدْرُ [el-ḵadr] (ḵâf’ın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Bir nesnenin meblagına derler. Ve

قَدْرٌ [ḵadr] تَقْدِيرٌ [taḵdîr] maʹnâsına da gelir; yukâlu: قَدَرْتُ الشَّيْءَ أَقْدِرُهُ وَأَقْدُرُهُ قَدْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ أَيْ قَدَّرْتُهُ Ve ikmâl maʹnâsına da gelir. Ve fi’l-hadîsi: “إِذَا غُمَّ عَلَيْكُمُ الْهِلَالُ فَاقْدُرُوا لَهُ” أَيْ أَتِمُّوا ثَلَاثِينَ Ve

قَدْرٌ [ḵadr] Bir nesneyi tazyîk üzere etmeğe derler; yukâlu: قَدَرَ عَلَى عِيَالِهِ مِثْلُ قَتَرَ وَقُدِرَ عَلَى الْإِنْسَانِ رِزْقُهُ قَدْرًا مِثْلُ قُتِرَ Ve Hak taʹâlânın قَدْرٌ [ḵadr]i ve قَدَرٌ [ḵader]i dâl’ın sükûnuyla ve fethiyle ʹazameti maʹnâsınadır. Ve bu aslında masdardır. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَمَا قَدَرُوا اللهَ حَقَّ قَدْرِهِ﴾ (الأنعام 91، الحج 74، الزمر 67) أَيْ مَا عَظَّمُوهُ حَقَّ تَعْظِيمِهِ Ve قَدْرٌ [ḵadr] ile قَدَرٌ [ḵader] Hak taʹâlânın takdîr ettiği kazaya dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı