اَلْأَمْرَةُ [el-emret] (hemzenin fethi ve mîm’in sükûnuyla) Binâ-i merredir; tekûlu: لَهُ عَلَيَّ أَمْرَةٌ مُطَاعَةٌ أَيْ لَهُ عَلَيَّ أَمْرَةٌ أُطِيعُهُ فِيهَا
اَلْأَمَرُ [el-emer] (fethateynle) ve
اَلْأَمَرَةُ [el-emeret] (hâ’yla) Bir nesne kesret ve kemâl bulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمِرَ الشَّيْءُ أَمَرًا وَأَمَرَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَثُرَ وَتَمَّ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre bu maʹnâ أَمْرٌ [emr] ve أَمَارَةٌ [emâret]-i mezkûreden me΄hûzdur. Fi’l-asl kesret-i kavm ü cemâʹat maʹnâsına müstaʹmeldir, zîrâ bir kavm ve cemâʹat mütekessir oldukta tesviye ve taʹdîl-i umûrları zımnında elbette bir emîre ve seyise muhtâc olurlar, baʹdehu mutlakâ kesret ve kemâlde istiʹmâl olundu. Ve bir husûs şiddet bulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمِرَ الْأَمْرُ إِذَا اشْتَدَّ Ve hâssaten bir adamın mevâşîsi çoğalmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمِرَ الرَّجُلُ إِذَا كَثُرَتْ مَاشِيَتُهُ Ve
أَمَرٌ [emr] Ehad ve ferd maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru.
اَلْأَمْرَةُ [el-emret] (hemzenin fethi ve mîm’in sükûnuyla) Bir hâl demek olur; ve kavluhum: لَكَ عَلَيَّ أَمْرَةٌ مُطَاعَةٌ مَعْنَاهُ لَكَ عَلَيَّ أَمْرَةٌ أُطِيعُكَ فِيهَا Yaʹnî “Senin için bende bir hâlet vardır ki benim o hâlete binâ΄en sana itâʹatim mukarrerdir” ki bu bînâ-i merredir أَمْرٌ [emr]den; وَلَا تَقُلْ إِمْرَةٌ بِكَسْرِ الْهَمْزَةِ إِنَّمَا الْإِمْرَةُ مِنَ الْوِلَايَةِ Yaʹnî kesr-i hemze ile olıcak beğlik maʹnâsına gelir.
اَلْأَمَرَةُ [el-emeret] (kezâlik fethateynle) Vâhidi, ʹalâmet taşı maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı