اَلتَّعَقُّبُ [et-taʹaḵḵub] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Bir kimseyi irtikâb eylediği cürm ve cünha için muʹâhaze eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَعَقَّبَهُ إِذَا أَخَذَهُ بِذَنْبٍ كَانَ مِنْهُ Ve bir haberde şekk ve şübhe eylemekle tekrâr geri dönüp sormak maʹnâsınadır; yukâlu: تَعَقَّبَ عَنِ الْخَبَرِ إِذَا شَكَّ فِيهِ وَعَادَ لِلسُّؤَالِ عَنْهُ Ve bir kimsenin ʹârlanıp hacil ve methûm olacağı husûsunu yâhûd hatâ ve zellesini ardından cüst ü cû eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَعَقَّبَهُ إِذَا طَلَبَ عَوْرَتَهُ أَوْ عَثْرَتَهُ
اَلتَّعَقُّبُ [et-teʹaḵḵub] (tâ’nın fethi ve ḵâf’ın zammı ve teşdîdiyle) Bir kimseyi günâh için mu΄âhaze etmek; tekûlu: تَعَقَّبْتُ الرَّجُلَ إِذَا أَخَذْتَهُ بِذَنْبٍ كَانَ مِنْهُ Ve
تَعَقُّبٌ [taʹaḵḵub] Bir haberde şekk edip geri sormak içini ʹavdet etmek; yukâlu: تَعَقَّبْتُ عَنِ الْخَبَرِ إِذَا شَكَكْتَ فِيهِ وَعُدْتَ لِلسُّؤَالِ عَنْهُ Ve bir nesnenin ʹâkibetinde hayr bulmağa dahi derler; yukâlu: تَعَقَّبَ فُلَانٌ رَأْيَهُ إِذَا وَجَدَ عَاقِبَتَهُ إِلَى خَيْرٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı