اَلتُّقَى [et-tuḵâ] (هُدَى [hudâ] vezninde) ve
اَلتَّقِيَّةُ [et-teḵiyyet] (غَنِيَّةٌ [ġaniyyet] vezninde) ve
اَلتِّقَاءُ [et-tiḵâ΄] (كِسَاءٌ [kisâ΄] vezninde) Bunlar da sakınmak maʹnâsınadır; tekûlu: تَقَيْتُهُ أَتْقِيهِ تُقًى وَتَقْيَةً وَتِقَاءً إِذَا حَذِرْتَهُ Şârihin beyânına göre bunların da aslı vâv’dır, tâ΄ vâv’dan bedeldir. Ve ʹinde’l-baʹz masâdır-ı mezbûre إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl]-i mevhûmdandır. Şâfiye’de bu bahs mebsûttur.
اَلتَّلَقِّي [et-telaḵḵî] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) ve
اَلْإِلْتِقَاءُ [el-iltiḵâ΄] (إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) Bunlar da bir nesneye karşı tesâdüf edip görmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَقَّاهُ وَالْتَقَاهُ بِمَعْنَى لَقِيَهُ Ve
اِلْتِقَاءٌ [iltiḵâ΄] Müşâreket için olur; tekûlu: إِلْتَقَيْنَا أَيْ لَاقَيْنَا Ve
تَلَقِّي [telaḵḵî] Bir nesneyi karşıya almak ve karşılamak maʹnâsına olmakla kabûl eylemek maʹnâsında istiʹmâl olunur; ve minhu yukâlu: تَلَقَّتِ الْمَرْأَةُ إِذَا عَلِقَتْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı