اَلتَّقَبُّلُ [et-teḵabbul] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Bir nesneyi kabûllenmek maʹnâsınadır ki redd etmeyip almaktan ʹibârettir; yukâlu: تَقَبَّلَ الشَّيْءَ إِذَا أَخَذَهُ Ve bir işi ve bir nesneyi bir adama tekfîl ve ʹuhde-i iltizâmına tefvîz ve ilzâm eylemek maʹnâsınadır, mîrîden mukâtaʹa ve harâc ve cibâyet makûlesi ʹamel ilzâmı gibi. Ve bu nâdir olarak تَفْعِيلٌ [tefʹîl] bâbından mutasarrıftır, niteki تَقْبِيلٌ [taḵbîl] dahi nâdir olarak تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul]den mutasarrıftır ki o makûle mevâddı der-ʹuhde-i iltizâm eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: قَبَّلْتُ الْعَامِلَ الْعَمَلَ تَقَبُّلًا إِذَا أَلْزَمْتَهُ عَلَيْهِ بِعَقْدٍ ve yukâlu: تَقَبَّلَ الْعَامِلُ الْعَمَلَ تَقْبِيلًا إِذَا الْتَزَمَهُ بِعَقْدٍ Ve bunlar kıyâstan hâric olmakla şâzz ve nâdirlerdir. Şârih der ki kıyâs üzere قَبَّلْتُهُ إِيَّاهُ تَقْبِيلًا وَتَقَبَّلَهُ تَقَبُّلًا dahi vâriddir.
اَلتَّقَبُّلُ [et-teḵabbul] (fethateynle ve bâ’nın zammı ve teşdîdiyle) Bir nesneyi kabûl etmek.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı