اَلْحَرُودُ [el-ḩarûd] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve
اَلْمُحَارِدُ [el-muḩârid] (مُحَارِبٌ [muḩârib] vezninde) ve
اَلْمُحَارِدَةُ [el-muḩâridet] (hâ’yla) Sütü kesilmiş yâhûd azalmış nâkaya denir; yukâlu: نَاقَةٌ حَرُودٌ وَمُحَارِدٌ وَمُحَارِدَةٌ أَيْ بَيِّنَةُ الْحِرَادِ يَعْنِي مُنْقَطِعُ الدَّرِّ أَوْ قَلِيلُهُ
اَلْحُرُودُ [el-ḩurûd] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Kavminden ʹuzlet edip başkaca konup göçmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَرَدَ الرَّجُلُ وَالْحَيُّ حُرُودًا إِذَا اعْتَزَلَ عَنْ قَوْمِهِ وَانْفَرَدَ يَعْنِي نَزَلَ مُنْفَرِدًا أَوْ مُتَنَحِّيًا وَلَمْ يُخَالِطْهُمْ Ve
حُرُودٌ [ḩurûd] İplerin uçlarına denir. Bunun müfredi حِرْدٌ [ḩird]dir ḩâ’nın kesriyle.
اَلْحَرُودُ [el-ḣarûd] (ḣâ’nın fethi ve râ’nın zammıyla) Sütü az olan nâka.
اَلْحُرُودُ [el-ḩurûd] (zammeteynle) Bir kimse kavminden ʹuzlet edip başka yere konup onlara muhâlata etmemek; yukâlu: حَرَدَ يَحْرِدُ حُرُودًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا تَنَحَّى عَنْ قَوْمِهِ وَنَزَلَ مُنْفَرِدًا أَوْ لَمْ يُخَالِطْهُمْ Ve
حُرُودٌ [ḩurûd] حَرَدٌ [ḣared]in cemʹidir. Ve
حُرُودٌ [ḩurûd] Deve dübürüne derler, nitekim gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı