اَلْخَوَلُ [el-ḣavel] (fethateynle) At geminin damağının dibine denir. Ve bir adama münʹim-i hakîkî celle şânuhu hazretlerinin inʹâm ve ihsân eylediği kul ve câriye ve havâşî ve hadem ve haşem ve niʹmet ve sâmâna denir; müfred ve cemʹine ve müzekker ve mü΄ennesine ıtlâk olunur. Ve ʹinde’l-baʹz müfredi خَائِلٌ [ḣâ΄il]dir, evvele göre aslı masdar olmak tasavvur olunur; yukâlu: لِفُلَانٍ خَوَلٌ وَهُوَ مَا أَعْطَاهُ اللهُ تَعَالَى مِنَ النِّعَمِ وَالْعَبِيدِ وَالْإِمَاءِ وَغَيْرِهِمْ مِنَ الْحَاشِيَةِ Ve bu taʹahhüd ve riʹâyet maʹnâsından me΄hûzdur.
اَلْخَوْلُ [el-ḣavl] (حَوْلٌ [ḩavl] vezninde) ve
اَلْخِيَالُ [el-ḣiyâl] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde ki aslı خِوَالٌ idi) Mâla hüsn-i takayyüd ü riʹâyet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَالَ الرَّجُلُ مَالَهُ يَخُولُ خَوْلًا وَخِيَالًا إِذَا رَعَاهُ وَسَاسَهُ وَقَامَ بِهِ
اَلْخَوَلُ [el-ḣavel] (fethateynle) Hizmet-kârlar, haşem maʹnâsına, vâhidi خَائِلٌ [ḣâ΄il]dir, mâl üzere duran kimse maʹnâsına, nitekim mürûr etti. Ve خَوَلٌ [ḣavle] gâh olur hâdim-i vâhide dahi ıtlâḵ olunur, gerek ʹabd olsun gerek eme olsun. Ve Ferrâ eyitti: خَوَلٌ [ḣavel] خَائِلٌ [ḣâ΄il]in cemʹi ve خَائِلٌ [ḣâ΄il] çobandır, رَاعِي [râʹî] maʹnâsına.
اَلْخَوْلُ [el-ḣavl] (ḣâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Hıfz etmek; yukâlu: فُلَانٌ يَخُولُ عَلَى أَهْلِهِ أَيْ يَرْعَى عَلَيْهِمْ Ve
خَوْلٌ [ḣavl] Bir mâlı gereği gibi riʹâyet etmeğe dahi derler; tekûlu: خُلْتُ الْمَالَ أَخُولُهُ إِذَا أَحْسَنْتَ الْقِيَامَ عَلَيْهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı