اَلدَّوْسُ [ed-devs] (dâl’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) ve
اَلدِّيَاسُ [ed-diyâs] ve
اَلدِّيَاسَةُ [ed-diyâset] (dâl’ların kesriyle ki aslları vâvî olup li-ecli’l-kesre yâ’ya münkalib olmuştur) Bir nesneye ayakla basıp çiğnemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَاسَ الشَّيْءَ يَدُوسُ دَوْسًا وَدِيَاسًا وَدِيَاسَةً إِذَا وَطِئَهُ بِالرِّجْلِ Ve şiddet ve mübâlaga vechiyle cimâʹ eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: دَاسَ الْمَرْأَةَ إِذَا جَامَعَهَا بِمُبَالَغَةٍ Ve râm ve zelûl kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَاسَهُ إِذَا ذَلَّهُ Ve Devs b. ʹAdnân b. ʹAbdullâh bir kabîle pederidir. Ve
دَوْسٌ [devs] Kılıç ve ayna makûlesine cilâ vermek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: دَاسَ السَّيْفَ إِذَا صَقَلَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı