اَلذَّأْطُ [ež-že΄ṯ] (žâl’in fethi ve hemzenin sükûnuyla) Boğazlamak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَطَهُ ذَأْطًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ذَبَحَهُ Ve bir adamı dili ağzından çıkınca kadar boğmak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَطَهُ إِذَا خَنَقَهُ حَتَّى دَلَعَ لِسَانُهُ Ve doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَطَ الْإِنَاءَ إِذَا مَلَأَهُ Ve dolmak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَطَ الْإِنَاءُ إِذَا امْتَلَأَ
اَلذَّأْطُ [ež-že΄ṯ] (žâl’ın fethi ve hemzenin sükûnuyla) Boğazı ziyâde boğmaktır, tâ dilin ihrâc edince; yukâlu: ذَأَطَهُ مِثْلُ ذَأَتَهُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا خَنَقَهُ أَشَدَّ الْخَنَقِ حَتَّى دَلَعَ لِسَانُهُ Ve sâhib-i Ṡurâḩ bâb-ı sânîye işâret etmiştir sehvdir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı