er-rabûḋ ~ اَلرَّبُوضُ

Kamus-ı Muhit - الربوض maddesi

اَلرَّبُوضُ [er-rabûḋ] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) İri ve dalları geniş ağaca denir; cemʹi رُبُضٌ [rubuḋ] gelir zammeteynle. Ve ahâlîsi çok karyeye denir; yukâlu: قَرْيَةٌ رَبُوضٌ أَيِ الْكَثِيرَةُ الْأَهْلِ Ve iri ve yoğun zencîre denir. Ve bol zırha denir, دِرْعٌ وَاسِعَةٌ maʹnâsına.

اَلرَّبْضُ [er-rabḋ] (قَبْضٌ [ḵabḋ] vezninde) ve

اَلرَّبْضَةُ [er-rabḋat] (hâ’yla) ve

اَلرُّبُوضُ [er-rubûḋ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Koyun ve keçi ve âhû makûlesi diz çöküp oturmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَبَضَتِ الشَّاةُ رَبْضًا وَرَبْضَةً وَرُبُوضًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي مِثْلُ بَرَكَتِ الْإِبِلُ Ve minhu kavluhu ʹaleyhi’s-selâm li’ḋ-Ḋaḩḩâk ve kad beʹasehu ilâ kavmihi Benî ʹÂmir: ḣإِذَا أَتَيْتَهُمْ فَارْبِضْ فِي دَارِهِمْ ظَبْيًاḢ أَيْ أَقِمْ آمِنًا كَالظَّبْيِ فِي كِنَاسِهِ أَوْ لاَ تَأْمَنْهُمْ بَلْ كُنْ يَقِظًا مُتَوَحِّشًا فَإِنَّكَ بَيْنَ أَظْهُرِ الْكَفَرَةِ Yaʹnî hadîs-i mezbûru iki vech-i mukâbil ile tefsîr eylediler. Vech-i evvel: “Yâ Ḋaḩḩâk, sen kavmine vardıkta âhû kendi yatağında ne gûne emîn ve fârigu’l-bâl ve müsterîh olursa sen dahi derûnuna aslâ endîşe ve hadşe getirmeyip öylece müsterîhü’l-bâl olasın.” Vech-i sânî: “Yâ Ḋaḩḩâk, sen kavmine vardıkta âhû kısmı ne gûne mütevahhiş ve mütebassır ve etrâfa çeşm ve gûş olurlar ise sen dahi öylece mütebassır ve müteyakkız olup gâfil olmayasın, zîrâ etrâfın bi’l-cümle küffâr olmakla sen kefere içre kalırsın.” Ve

رَبْضٌ [rabḋ] ve

رُبُوضٌ [rubûḋ] Sükûn ve istirâhat için bir kimseye yâ bir yere îvâ ve ilticâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَبَضَهُ رَبْضًا وَرُبُوضًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا آوَى إِلَيْهِ Ve koç kısmı koyunlara aşmaktan usanıp min-baʹd terk ve ʹudûl eylemek, ʹalâ-kavlin aşmaktan bî-tâb olup ʹâciz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَبَضَ الْكَبْشُ عَنِ الْغَنَمِ رَبْضًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا تَرَكَ سِفَادَهَا وَعَدَلَ أَوْ عَجَزَ عَنْهُ Ve arslan şikârı üzere ve hasm hasmı üzere avrılıp çökmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَبَضَ الْأَسَدُ عَلَى فَرِيسَتِهِ وَالْقِرْنُ عَلَى قِرْنِهِ إِذَا بَرَكَ Ve gece karanusu birden basmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: رَبَضَ اللَّيْلُ إِذَا أَلْقَى بِنَفْسِهِ

Vankulu Lugatı - الربوض maddesi

اَلرَّبُوضُ [er-rebûḋ] (râ’nın fethi ve bâ’nın zammıyla) Yüce ve kalın olan ağaç; yukâlu: شَجَرٌ رَبُوضٌ Ve kalın zencîre dahi derler; yukâlu: سِلْسِلَةٌ رَبُوضٌ أَيْ ضَخْمَةٌ

اَلرُّبُوضُ [er-rubûḋ] (zammeteynle) Koyun yatağı. Ve sığır ve at ve kelb yatağına dahi derler, بُرُوكُ إِبِلٍ ve حُثُومُ طَيْرٍ gibi. Ve

رُبُوضٌ [rubûḋ] Koyun yatağına girmeğe dahi derler; tekûlu minhu: رَبَضَتِ الْغَنَمُ تَرْبِضُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي رُبُوضًا Ve

رُبُوضٌ [rubûḋ] Koç koyundan usanıp cemʹ olmadan ferâgat etmeğe de derler; yukâlu: رَبَضَ الْكَبْشُ عَنِ الْغَنَمِ رُبُوضًا إِذَا حَسَرَ وَتَرَكَ الضِّرَابَ وَلَا يُقَالُ فِيهِ جَفَرَ Yaʹnî koç ferâgat etmede جَفَرَ demezler, egerçi جَفَرَ âhar hayvânda o maʹnâya istiʹmâl olunur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı