اَلرَّبِيسُ [er-rebîs] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Bahâdıra denir; yukâlu: رَجُلٌ رَبِيسٌ أَيْ شُجَاعٌ Ve dâneleri sık üzüm salkımına denir. Ve tıknaz koça denir; yukâlu: كَبْشٌ رَبِيسٌ أَيْ مُكْتَنِزٌ Ve madrûb maʹnâsınadır. Ve mâl yâhûd sâ΄ir cihetle musîbete uğramış kimseye denir; yukâlu: هُوَ رَبِيسٌ أَيْ مُصَابٌ بِمَالٍ أَوْ غَيْرِهِ Ve âfet ve dâhiyeye denir. Ve çok şey΄e denir; yukâlu: مَالٌ رَبِيسٌ أَيْ كَثِيرٌ
اَلرَّبِيسُ [er-rebîs] (râ’nın fethi ve bâ’nın kesri ve meddiyle) Bahâdır, şücâʹ maʹnâsına. Ve âfet maʹnâsına da gelir. Ve
رَبِيسٌ [rebîs] Etli olana da derler, مُكْتَنِزُ اللَّحْمِ maʹnâsına; yukâlu: كَبْشٌ رَبِيسٌ أَيْ مُكْتَنِزُ أَعْجَزُ مِثْلُ رَبِيزٍ ki رَبِيزٌ [rebîz] dahi etli olup kuyruğu büyük olana derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı