اَلسَّلُّ [es-sell] (sîn’in fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Bir nesneyi rıfk ve sühûletle bir nesneden çekip çıkarmak maʹnâsınadır ki sıyırmak taʹbîr olunur, kılıcı kından sıyırmak gibi; yukâlu: سَلَّ السَّيْفَ عَنِ الْغِمْدِ سَلًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا انْتَزَعَهُ وَأَخْرَجَهُ مِنْهُ فِي رِفْقٍ Ve
سَلٌّ [sell] سَلَّةٌ [sellet] maʹnâsınadır ki içine ekmek makûlesi kodukları sepete denir. Ve
سَلٌّ [sell] Bir adamın dişleri dökülüp silinmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَّ الرَّجُلُ سَلًّا إِذَا ذَهَبَتْ أَسْنَانُهُ Ve sıfat olur dişleri dökülüp silinmiş kişiye denir; mü΄ennesi سَلَّةٌ [sellet]tir; yukâlu: رَجُلٌ سَلٌّ وَامْرَأَةٌ سَلَّةٌ أَيِ الذَّاهِبَةُ الْأَسْنَانِ
اَلسِّلُّ [es-sill] (sîn’in kesri ve zammıyla) ve
اَلسُّلَالُ [es-sulâl] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) Bir maraz ismidir. Bunun hakîkati akciğerde hâdis bir yaradır, ibtidâ-yı emrde bir gizli hummâ ʹârız olur. Ve bu maraz ekserî zâtu’r-ri΄e yâhûd zâtu’l-cenb yâhûd uzun uzadı kuru öksürüklü nevâzil ve zükâm ʹilletlerinin ʹakibinde zuhûr eder ki onlardan müntakil olur, halk bu ʹillete verem ve kuru hastalık taʹbîr ederler.
اَلسَّلُّ [es-sell] (sîn’in fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Bir nesneyi çekip çıkarmak; tekûlu: سَلَلْتُ الشَّيْءَ أَسُلُّهُ سَلًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı