اَلسَّلْسَلَةُ [es-selselet] (زَلْزَلَةٌ [zelzelet] vezninde) Bir nesneyi zencîr şeklinde birbirine ekleyip muttasıl kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلْسَلَ الشَّيْءَ بِهِ إِذَا أَوْصَلَهُ بِهِ Ve
سَلْسَلَةٌ [selselet] Hörgüç etinden bir pâreye denir; bunda sîn’in kesriyle de lügattır. Ve
سَلْسَلَةٌ [selselet] Taʹâm ekl eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَا سَلْسَلَ طَعَامًا أَيْ مَا أَكَلَهُ
اَلسِّلْسِلَةُ [es-silsilet] (sîn’lerin kesriyle) Zencîre denir, demirden ve ip makûlesinden olur; cemʹi سَلَاسِلُ [selâsil]dir; yukâlu: قَيَّدَهُ بِالسِّلْسِلَةِ وَهِيَ دَائِرٌ مِنْ حَدِيدٍ وَتَحْوِهِ Ve سَلَاسِلُ الْبَرْقِ [selâsilu’l-berḵ] şimşeğin birbirine zencîr-vârî muttasıl parıltısından ʹibârettir; yukâlu: بَدَتْ سَلَاسِلُ الْبَرْقِ أَيْ مَا تَسَلْسَلَ مِنْهُ Ve سَلَاسِلُ السَّحَابِ [selâsilu’s-seḩâb] bu dahi bulut içre şimşeğin parıltısından ʹibârettir ki bulut yalabıyıp parıldıyor kıyâs olunur. Müfredi سِلْسِلَةٌ [silsilet] ve سِلْسِلٌ [silsil]dir kesreteynle. Ve
سِلْسِلَةٌ [silsilet] وَحَرَةٌ [veḩaret] dedikleri böceğin ismidir ki mâddesinde beyân olundu.
اَلسَّلْسَلَةُ [es-selselet] (ʹalâ-vezni اَلزَّلْزَلَة [ez-zelzelet]) Dökmek; yukâlu: سَلْسَلْتُهُ أَنَا فِي الْحَوْضِ أَيْ صَبَبْتُهُ فِيهِ
اَلسِّلْسِلَةُ [es-silsilet] (sîn’lerin kesri ve lâm’ın sükûnuyla) Demir zincîr ki maʹnâ-yı ittisâlden me΄hûzdur. Ve
سِلْسِلَةُ الْبَرْقِ [silsiletu’l-berḵ] Şol şimşektir ki bulut arasından uzun uzun görünür.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı