اَلسَّلَعُ [es-selaʹ] (fethateynle) Bir gûne acı ağaç ismidir, ʹalâ-kavlin bir zehr-nâk ağaçtır yâhûd صَبِرٌ [ṡabir] dedikleri acı dârûdan bir nevʹdir yâhûd bed-taʹm bir nebât adıdır. Ve
سَلَعٌ [selaʹ] Bir adam baras ʹilletine uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلِعَ الرَّجُلُ سَلَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا بَرِصَ Ve bir kimsenin ayağı çatlamak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلِعَتْ قَدَمُهُ إِذَا تَشَقَّقَتْ
اَلسِّلْعُ [es-silʹ] (sîn’in kesriyle) Misl ve nazîr maʹnâsınadır; yukâlu: مَا لَهُ سِلْعٌ أَيْ مِثْلٌ Ve dağda olan çatlağa ve şikâfa denir; bunda fethle de lügattır; cemʹi أَسْلاَعٌ [eslâʹ] ve سُلُوعٌ [sulûʹ]dur. Ve
سِلْعٌ [Silʹ] Dört mevziʹ ismidir; üçü bilâd-ı Bâhile’de ve biri bilâd-ı Benî Esed’dedir. Ve
سِلْعٌ [silʹ] Yaşdaşa denir; yukâlu: غُلاَمَانِ سِلْعَانِ أَيْ تِرْبَانِ Cemʹi أَسْلاَعٌ [eslâʹ]dır. Ve
أَسْلاَعُ الْفَرَسِ [eslâʹu’l-feres] Şol atlara denir ki at kısmı semirip tavlandıkta butları içre ʹırku’n-nesâ dedikleri damar üzere zâhir olur ve uylukları birbirinden ayrılmakla o damarlar âşikâreye çıkar.
اَلسَّلْعُ [es-selʹ] (sîn’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Ayakta olan çatlağa denir; cemʹi سُلُوعٌ [sulûʹ] gelir zammeteynle; yukâlu: فِي قَدَمِهِ سُلُوعٌ أَيْ شُقُوقٌ Ve
سَلْعٌ [Selʹ] Medîne’de bir dağın adıdır. Cevherî harf-i taʹrîfle resm eylemekle hatâ eylemiştir, zîrâ ʹalemdir. Şârih der ki mü΄ellifin bu bâbda irtikâb eylediği, Cevherî’den ezyeddir. Ve
سَلْعٌ [Selʹ] Hužeyl kabîlesine mahsûs bir dağın adıdır. Ve Ḵuds kurbünde Şevbek aʹmâlinden Vâdî-i Mûsâ nâm mahalde bir hısn ismidir.
اَلسَّلَعُ [es-selaʹ] (fethateynle) Ayak yarılmak; yukâlu: سَلِعَتْ قَدَمُهُ تَسْلَعُ سَلَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ [Ve dahi] زَلِعَتْ maʹnâsına ki زَلِعَتْ ayak yarıldı demektir. Ve
سَلَعٌ [selaʹ] Bir acı ağacın dahi ismidir.
اَلسَّلْعُ [es-selʹ] (sîn’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Baş parmak; yukâlu: سَلَعْتُ رَأْسَهُ أَسْلَعُهُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا شَقَقْتَهُ Ve
سَلْعٌ [selʹ] Ayakta olan yarığa dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı