اَلْغُدْوَةُ [el-ġudvet] (ġayn’ın zammı ve dâl’ın sükûnuyla) Sabâhın evvel vaktine denir, بُكْرَةٌ [bukret] maʹnâsına, Fârisîde bâm-dâd ve Türkîde erken taʹbîr olunur; ʹalâ-kavlin salât-ı fecr ile tulûʹ-ı şems beyninde olan vakte denir; tekûlu: أَتَيْتُهُ غُدْوَةً أَيْ بُكْرَةً أَوْ مَا بَيْنَ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَطُلُوعِ الشَّمْسِ Şârih der ki غُدْوَةٌ [ġudvet] ve بُكْرَةٌ [bukret] kelimeleriyle eğer içinde olduğun günün sabâhı murâd olur ise münevven olmaz ve eger nekre murâd olursa münevven olurlar. Ve غُدْوَةٌ [ġudvet] lafzının cemʹi غُدَى [ġudâ] gelir, مُدْيَةٌ [mudyet] ve مُدَى [mudâ] gibi.
اَلْغُدْوَةُ [el-ġudvet] (ġayn’ın zammı ve dâl’ın sükûnuyla) Sabâh namâzı ile gün doğmasının mâ-beyninde olan vakt; yukâlu: أَتَيْتُهُ غَدْوَةَ Pes bu gayr-ı munsarıftır, zîrâ سَحَرُ [seḩar] gibi maʹrifedir,bu kadar var ki bu zurûf-ı mütemekkinedendir. Ve ġayn’ın fethi ve dahi câ΄izdir; tekûlu: سِيرَ عَلَى فَرَسِكَ غُدْوَةَ وَغُدْوَةً وَغَدْوَةُ وَغَدْوَةٌ Pes bunlardan münevven olan nekire olmayan maʹrifedir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı