اَلْمَيْدُ [el-meyd] (صَيْدٌ [ṡayd] vezninde) ve
اَلْمَيَدَانُ [el-meyedân] (fetehâtla) Deprenmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَ الشَّيْءُ يَمِيدُ مَيْدًا وَمَيَدَانًا إِذَا تَحَرَّكَ Ve bir tarafa meyl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَ الشَّيْءُ إِذَا زَاغَ Ve neşv ü nemâ bulmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَ الشَّيْءُ إِذَا زَكَا Ve muztarib olup çalkanmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَ السَّرَابُ إِذَا اضْطَرَبَ Ve salınmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَ الرَّجُلُ إِذَا تَبَخْتَرَ Ve bir kimseyi ziyâret eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَ فُلاَنًا إِذَا زَارَهُ Ve bir adama zahîre getirip zahîrelendirmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَ قَوْمَهُ إِذَا مَارَهُمْ Ve bir adama sarhoşluktan yâhûd gemiye binmekten nâşî baş dönüp miʹde bulanması ʹârız olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَ الرَّجُلُ إِذَا أَصَابَهُ غَثَيَانٌ وَدُوَارٌ مِنْ سُكْرٍ أَوْ رُكُوبِ بَحْرٍ Ve sebze ve nebâta kırağı makûlesi rutûbet dokunmakla mütegayyir olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَادَتِ الْحَنْظَلَةُ إِذَا أَصَابَهَا نَدًى فَتَغَيَّرَتْ
اَلْمَيْدَانُ [el-meydân] (mîm’in fethi ve kesriyle ki yâ’ya mücâveretten nâşîdir) Maʹrûftur ki ʹarsa-i vâsiʹaya denir. Cemʹi مَيَادِينُ [meyâdîn]dir; müsâbakada hareket-gâh olduğu bâʹis-i tesmiyedir. Ve
مَيْدَانٌ [Meydân] Neysâbûr şehrinde bir mahalle adıdır; Emsâl ve sâ΄ir tesânîf-i edebiyye sâhibi Ebu’l-Faḋl Muḩammed b. Aḩmed el-Meydânî oradandır. Kezâlik Iṡfahân’da bir mahalle adıdır; Ebu’l-Faḋl el-Muṯahher b. Aḩmed el-Mufîd el-Muḩaddišamp; oradandır. Kezâlik Baġdâd’da bir mahalle adıdır; aʹlâmdan ʹAbdurraḩmân b. Câmiʹ ve Ṡadaḵa b. Ebi’l-Ḩuseyn ve muhaddisînden bir cemâʹat oraya mensûblardır. Ve Ḣârezm şehrinde bir mahalle adıdır. Ve
شَارِعُ الْمَيْدَانِ [Şâriʹu’l-Meydân] Baġdâd’da bir mahalledir ki hâlen harâbedir. Ve
مَيْدَانٌ [Meydân] Bir şâʹir-i Faḵʹasî adıdır.
اَلْمَيْدَانُ [el-meydân] (mîm’in fethiyle) Vâsiʹ yer.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı