اَلْوَزْعُ [el-vezʹ] (نَزْعٌ [nezʹ] vezninde) Bir adamı bir nesneden geri durdurup ferâgat ettirmek maʹnâsınadır ki lisânımızda yasak eylemek taʹbîr olunur; tekûlu: وَزَعْتُهُ وَزْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كَفَفْتَهُ Kâle’ş-şârih ve minhu’l-hadîs: “مَا يَزَعُ السُّلْطَانُ أَكْثَرُ مِمَّا يَزَعُ الْقُرْآنُ”
اَلْوَزْعُ [el-vezʹ] (vâv’ın fethi ve zâ’nın sükûnuyla) Menʹ etmek; tekûlu: وَزَعْتُهُ أَزَعُهُ وَزْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كَفَفْتَهُ Ve
وَزْعٌ [vezʹ] ʹAskerin önin alıkomak maʹnâsına dahi gelir; tekûlu: وَزَعْتُ الْجَيْشَ إِذَا حَبَسْتَ أَوَّلَهُمْ عَلَى آخِرِهِمْ Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿فَهُمْ يُوزَعُونَ﴾ (النمل 17، النمل 83، فصلت 19)
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı