اَلْخَدْعُ [el-ḣadʹ] (ḣâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Aldamak; yukâlu: خَدَعَهُ يَخْدَعُهُ خَدْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve
خَدْعٌ [ḣadʹ] Keler yuvasına duhûl etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: خَدَعَ الضَّبُّ فِي جُحْرِهِ إِذَا دَخَلَ ve yukâlu: مَا خَدَعَتْ فِي عَيْنِي نَعْسَةٌ أَيْ لَمْ يَدْخُلْ Ve نَعْسَةٌ [naʹset] ʹayn ve sîn-i mühmele ile ımızganmak maʹnâsınadır. Ve ağız yarı kurumağa dahi derler; yukâlu: خَدَعَ الرِّيقُ أَيْ يَبِسَ Ve bâzâr kâsid olmağa dahi derler; yukâlu: خَدَعَتِ السُّوقُ إِذَا كَسَدَتْ Ve bir nesneyi imsâk etmeğe dahi derler, yukâlu: كَانَ فُلَانٌ يُعْطِي ثُمَّ خَدَعَ أَيْ أَمْسَكَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı