اَلْخِذْلَانُ [el-ḣižlân] (ḣâ’nın kesri ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla) ʹAvn ve nusreti terk etmek; yukâlu: خَذَلَهُ خِذْلَانًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا تَرَكَ عَوْنَهُ وَنُصْرَتَهُ Aṡmaʹî eyitti: Kaçan âhû sürüsünden ayrılsa خَذَلَ derler. Ve
خَذْلٌ [ḣažl] Vahşî olan hayvân veledi üzerine olmağa dahi derler; yukâlu: خَذَلَتِ الْوَحْشِيَّةُ إِذَا قَامَتْ عَلَى وَلَدِهَا وَيُقَالُ هُوَ مَقْلُوبٌ لِأَنَّهَا هِيَ الْمَتْرُوكَةُ Yaʹnî baʹzılar eyitti: خَذَلَتْ zikr olunan kelâmda maʹnâ-yı aslî üzeredir lâkin kelâm-ı maklûbdur, zîrâ terk-i nusret veled canibindendir,ümm cânibinden değildir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı