ḣill ~ خِلٌّ

Kamus-ı Muhit - خل maddesi

اَلْخِلُّ [el-ḣill] ve

اَلْخِلَّةُ [el-ḣillet] (ḣâ’ların kesriyle) Samîmî ez-dil ü cân dostluğa denir; yukâlu: إِنَّهُ لَكَرِيمُ الْخِلِّ وَالْخِلَّةِ أَيِ الْمُصَادَقَةِ وَالْإِخَاءِ Ve

خِلٌّ [ḣill] (kezâlik ḣâ’nın kesriyle ve zammıyla) Sadîk-i muhtassa denir ki bir adamın samîmî yârıdır. Ve ʹinde’l-baʹz وُدٌّ [vudd] kelimesine mukârin olmadıkça zamm-ı ḣâ’yla خُلٌّ ıtlâk olunmaz. Cemʹi أَخْلَالٌ [aḣlâl] gelir; tekûlu: كَانَ فُلَانٌ لِي وُدًّا وَخُلًّا وَهُوَ بِالْكَسْرِ وَالضَّمِّ أَيْ صَدِيقًا مُخْتَصًّا أَوْ لَا يُضَمُّ إِلَّا مَعَ وُدٍّ

Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına işbu mâdde fürce beyne’ş-şey΄eyn maʹnâsına mevzûʹdur, bi’l-cümle maʹânî-i sâ΄ire birer mülâhaza ile ondan münşaʹibdir. Ez-cümle خَلٌّ [ḣall] kelimesi ki sirkeye denir, şıraya humûzat tahallül eylediği tasavvuruna mebnîdir. Ve خَلَّةٌ [ḣallet] ki meveddet ve sadâkat maʹnâsınadır, derûna mütehallil olmak mülâhazasıyladır ve sâ΄irleri bunlara kıyâs oluna. İntehâ. Ve

خَلٌّ [ḣall] Kumlukta olan nâfiz yola, ʹalâ-kavlin iki kumsal aralığından geçen yola yâhûd yığılmış ve müterâkim olmuş kumlukta geçen yola denir. Ve bu müzekkerdir, mü΄ennes dahi olur; cemʹi أَخُلٌّ [eḣull] gelir, hemzenin fethi ve ḣâ’nın zammıyla ve خِلَالٌ [ḣilâl] gelir ḣâ’nın kesriyle; yukâlu: أَخَذُوا الْخَلَّ أَيِ الطَّرِيقَ الَّذِي يَنْفُذُ فِي الرَّمْلِ أَوِ النَّافِذَ بَيْنَ رَمْلَيْنِ أَوِ النَّافِذَ فِي الرِّمَالِ الْمُتَرَاكِمَةِ Ve nahîf ve zebûn ve muhtellü’l-cism adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ خَلٌّ أَيْ نَحِيفٌ مُخْتَلُّ الْجِسْمِ Ve pek köhne câmeye denir; yukâlu: ثَوْبٌ أَخَلُّ أَيْ بَالٍ Ve boyunda ve arkada olur bir damar adıdır, baştan inip gelir. Ve اِبْنُ مَخَاضٍ [ibn meḣâḋ]a denir ki ikiye girmiş erkek deve yavrusudur, خَلَّةٌ [ḣallet] dahi denir müzekker olarak; mü΄ennesinde kezâlik خَلَّةٌ [ḣallet] denir, ke-mâ se-yuzkeru. Bunun yavruluğuna büyüklük tahallülü bâʹis-i tesmiyedir; yukâlu: أَتَاهُمْ بِقُرْصٍ كَأَنَّهُ فِرْسِنُ خَلٍّ أَوْ خَلَّةٍ أَيِ ابْنُ الْمَخَاضِ Ve tüyleri azca olan kuşa denir ki câ-be-câ aralıklarında derisi görünür; yukâlu: طَائِرٌ خَلٌّ أَيِ الْقَلِيلُ الرِّيشِ Ve ekşi ota denir, حَمْضٌ [ḩamḋ] maʹnâsına. Ve arık ve mehzûl insân ve hayvâna denir. Ve semize denmekle zıdd olur; yukâlu: رَجُلٌ خَلٌّ أَيْ مَهْزُولٌ وَكَذَلِكَ سَمِينٌ Ve deve köşeğine denir, فَصِيلٌ [feṡîl] maʹnâsına. Ve şerr ve şûra ıtlâk olunur; yukâlu: رَمَاهُ بِالْخَلِّ أَيْ بِالشَّرِّ Ve libâsta olan yırtmaca denir. Ve رِمَالُ الْخَلِّ [Rimâlu’l-Ḣall] Ḩicâz’da Lîne kurbünde vâkiʹ kumsallara ıtlâk olunur. Ve Muḩammed b. el-Mubârek b. el-Ḣall fukahâdandır. Ve gâh olur ki sirke maʹnâsına olan خَلٌّ [ḣall] ile hayrdan kinâye ederler helâl olduğu için, niteki خَمْرٌ [ḣamr] ile şerden kinâye ederler; yukâlu: مَا لَهُ خَلٌّ وَلَا خَمْرٌ أَيْ خَيْرٌ وَلَا شَرٌّ Yaʹnî “Elinden hayr ve şerr gelmez.” Ve

خَلٌّ [ḣall] Masdar olur, deveyi nebâtı ekşi olmayan mahalle götürmek maʹnâsına; yukâlu: خَلَّ الْإِبِلَ خَلاًّ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا حَوَّلَهَا إِلَى الْخُلَّةِ Ve bir nesneyi delip öte yanına işletmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَلَّ الشَّيْءَ إِذَا ثَقَبَهُ وَنَفَذَهُ Ve anasını emmesin diye köşeğin diline خِلَالٌ [ḣilâl] dedikleri ağızlık geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَلَّ الْفَصِيلَ إِذَا شَقَّ لِسَانَهُ فَأَدْخَلَ فِيهِ الْخِلَالَ Ve kilim ve keçe makûlesinin pârelerini خِلَالٌ [ḣilâl] ile birbirine bitiştirip oyuklamak maʹnâsınadır; yukâlu: خَلَّ الْكِسَاءَ إِذَا شَدَّهُ بِخِلَالٍ Ve fakîr ve muhtâc olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خُلَّ زَيْدٌ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا احْتَاجَ Ve tahsîs maʹnâsınadır, eʹammdan ifrâzına mebnîdir; yukâlu: خَلَّ فِي دُعَائِهِ أَيْ خَصَّ وَهُوَ ضِدُّ عَمَّ Ve

خَلٌّ [ḣall] ve

خُلُولٌ [ḣulûl] Gövdenin eti eksilip mehzûl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَلَّ لَحْمُهُ خَلًّا وَخُلُولًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا نَقَصَ وَهَزَلَ

Vankulu Lugatı - خل maddesi

اَلْخَلُّ [el-ḣall] (ḣâ’nın fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Sirke ki matʹûmât kabîlindendir; yukâlu: مَا فُلَانٌ بِخَلٍّ وَلَا خَمْرٍ أَيْ لَا خَيْرَ فِيهِ وَلَا شَرَّ Kezâ kâle Ebû ʹUbeyd. Ve

خَلٌّ [ḣall] Kumda olan yola dahi derler, طَرِيقٌ فِي الرَّمْلِ maʹnâsına, tezkîr ve te΄nîsi câ΄izdir; yukâlu: حَيَّةُ خَلٍّ كَمَا يُقَالٌ أَفْعَى صَرِيمَةٍ ve صَرِيمَةٌ [ṡarîmet] ṡâd-ı mühmele ile kum keseğine derler. Ve

خَلٌّ [ḣall] Recül-i nahîfe dahi derler ki muhtellü’l-cism ola. ve

خَلٌّ [ḣall] Köhne olan sevbe dahi derler. Ve

خَلٌّ [ḣall] Et az olmağa dahi derler, kıllet-i lahm maʹnâsına, Kisâ΄î rivâyeti üzere.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı