اَلرَّدْحُ [er-redḩ] (مَدْحٌ [medḩ] vezninde) Haşem-nişîn tâ΄ifesi çadırlarının ensesine bir şukka dahi sokuşturmak, ʹalâ-kavlin üzerine balçık sıvamakla mütekâsif kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَدَحَ الْبَيْتَ رَدْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَدْخَلَ شُقَّةً فِي مُؤَخَّرِهِ أَوْ كَاثَفَ عَلَيْهِ الطِّينَ Ve
رَدْحٌ [redḩ] Vecaʹ-ı hafîfe denir; yukâlu: أَخَذَهُ رَدْحٌ أَيْ وَجَعٌ خَفِيفٌ Ve sâbit ve müstakar olmak maʹnâsınadır; ve minhu yukâlu: مَا صَنَعَتْ فُلاَنَةٌ فَيُقَالُ فِي جَوَابِهِ سَدَحَتْ وَرَدَحَتْ قَوْلُهُ سَدَحَتْ أَيْ أَكْثَرَتْ مِنَ الْوَلَدِ وَرَدَحَتْ أَيْ ثَبَتَتْ وَتَمَكَّنَتْ يَعْنِي عِنْدَ زَوْجِهَا Kezâlik سَدَحَ الرَّجُلُ وَرَدَحَ derler, “Hâcet ve merâmına nâ΄il oldu” maʹnâsına. Kezâlik سَدَحَتِ الْمَرْأَةُ وَرَدَحَتْ derler, “Zevci ʹindinde vakʹ ve kadr ve hürmet buldu” diyecek yerde. Bunların cümlesi sebât ve itmînân maʹnâsındandır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı