eş-şevelân ~ اَلشَّوَلَانُ

Kamus-ı Muhit - الشولان maddesi

اَلشَّوْلُ [eş-şevl] (قَوْلٌ [ḵavl] vezninde) ve

اَلشَّوَلَانُ [eş-şevelân] (fetehâtla) Nâka kuyruğunu yukarı kaldırmak maʹnâsınadır ki likâh için kezâlik hamlini iʹlâm için kaldırır; yukâlu: شَالَتِ النَّاقَةُ بِذَنَبِهَا تَشُولُ شَوْلًا وَشَوَلَانًا إِذَا رَفَعَتْهُ Ve kuyruk kendisi kalkmak maʹnâsına müteʹaddî ve lâzım olur; yukâlu: شَالَ الذَّنَبُ إِذَا ارْتَفَعَ Ve harf-i bâ΄ vâsıtasıyla müteʹaddî olur, bir nesneyi yukarı kaldırmak maʹnâsına; niteki maʹnâ-yı evvel dahi böylecedir; yukâlu: شَالَ بِالْحَجَرِ شَوْلًا إِذَا رَفَعَهُ Ve ʹArablar شَالَتْ نَعَامَتُهُ derler, bir adam öykelenip hiffet eyledikten sonra sâkin ve ârâmîde oldukta; yekûlûne: شَالَتْ نَعَامَةُ فُلَانٍ أَيْ خَفَّ وَغَضِبَ ثُمَّ سَكَنَ Zîrâ devekuşu uçmak hevâsıyla bir mikdârca yerden ayağı kesilip lâkin kuvvet-i tayerânı olmamakla yine fi’l-hâl mütenezzil olur; ve tekûlu’l-ʹArab: شَالَتْ نَعَامَةُ الْقَوْمِ إِذَا خَفَّتْ مَنَازِلُهُمْ مِنْهُمْ Yaʹnî “Kavm-i mezbûr göçüp yurtları hafîf yaʹnî tenhâ ve hâlî kaldı.” Ve baʹzılar تَفَرَّقَتْ كَلِمَتُهُمْ kavliyle tefsîr eyledi ki sözleri birbirine muvâfık olmayıp müteferrik oldu, devekuşu sürüsünün teferrukları gibi. Ve baʹzılar ذَهَبَ عِزُّهُمْ kavliyle tefsîr eyledi ki o kavmin ʹizz ve şevketleri ve revnak ve haysiyyetleri zâ΄il oldu demektir. Bunda نَعَامَةٌ [neʹâmet] cemâʹat maʹnâsından me΄hûzdur

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı