el-ʹažâb ~ اَلْعَذَابُ

Kamus-ı Muhit - العذاب maddesi

اَلْعَذَابُ [el-ʹažâb] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) İsmdir, işkence ve nekâl ve ʹukûbet maʹnâsınadır. Cemʹi أَعْذِبَةٌ [aʹžibet] gelir, أَشْرِبَةٌ [eşribet] vezninde; ve yekûlu’l-ʹArabu: أَصَابَهُ عَذَابُ عِذَبِينَ كَبِلَغِينَ يَعْنِي بِكَسْرِ الْعَيْنِ وَفَتْحِ الذَّالِ أَيْ لاَ يُرْفَعُ عَنْهُ الْعَذَابُ Yaʹnî “Ona ʹazâb-ı mü΄ebbed isâbet eyledi ki o ʹazâb ondan katʹâ bertaraf olmaz.” Maʹlûm ola ki بِلَغٌ [bilaġ] kelimesi bâ’nın kesri ve zammı ve lâm’ın fethiyledir, بَلِيغٌ [belîġ] maʹnâsınadır, bir şey΄in nihâyetine vâsıl olan kimseye denir. Baʹdehu cemʹ-i selâmet sîgasıyla cemʹ kılınıp devâhî-i şedîdeye ıtlâk eylediler, gûyâ ki şiddet-i nekâyetinde kasd ve taʹammüd sâhibi olan ʹukalâ΄ menzilesinde iʹtibâr eylediler; ve minhu kavlu ʹA΄işe yevme’l-cemeli li-ʹAliyyin: “قَدْ بَلَغْتَ مِنَّا الْبِلَغِينَ” أَرَادَتْ قَدْ بَلَغْتَ مِنَّا كُلَّ مَبْلَغٍ Yaʹnî “Bizim için her zahmet ve mihnetin nihâyetine bâlig olup çekmediğin envâʹ-ı meşâkk u mihen kalmadı.” Ve misluhu kavluhum: لَقِيتُ مِنْهُ الْبِرَحِينَ Burada بِرَحٌ [biraḩ] kelimesi dahi مُبْرِحٌ [mubriḩ] maʹnâsınadır ki şiddet verici nesnedir, بِلَغِينَ [bileġîne] gibi devâhî-i şedîdede istiʹmâl eylediler. Ve bunlarda müfred ve cemʹ iʹrâbları câ΄izdir, niteki mü΄ellif “ب،ل،غ” mâddesinde beyân eylemiştir. Kaldı ki bu kıyâs üzere عِذَبٌ [ʹižeb] kelimesi dahi مُعَذِّبٌ [muʹažžib] maʹnâsına olmakla mübâlagaten ʹazâb-ı ebedîde istiʹmâl olunmuştur. Ve cemʹiyyeti gûyâ her lahza ve her ân bir muʹazzibden hâlî olmadığına mebnî olur.

Vankulu Lugatı - العذاب maddesi

اَلْعَذَابُ [el-ʹažâb] (bi’l-fethi) ʹUkûbet.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı