اَلْعُكُوفُ [el-ʹukûf] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir nesneye müdâvemet üzere ikbâl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَفَ عَلَيْهِ عُكُوفًا إِذَا أَقْبَلَ عَلَيْهِ مُوَاظِبًا Ve bir nesnenin çevresinde deverân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَفَ الْقَوْمُ حَوْلَهُ إِذَا اسْتَدَارَ ve kezâ yukâlu: عَكَفَ الطَّيْرُ حَوْلَ الْقَتِيلِ إِذَا اسْتَدَارَ ve yukâlu: عَكَفَ الْجَوْهَرُ فِي النَّظْمِ إِذَا اسْتَدَارَ Ve bir mahalde bir adam nefsini habs ve tevkîf edip eğlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَفَ فِي الْمَسْجِدِ أَيِ اعْتَكَفَ Ve gerilenip kıçınlamak maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَفَ الرَّجُلُ إِذَا تَأَخَّرَ Ve
عُكُوفٌ [ʹukûf] عَاكِفٌ [ʹâkif] lafzından cemʹ olur, hemîşe bir nesneye ikbâl yâhûd bir mahalde habs-i nefsle ârâm eden kimselerdir; yukâlu: قَوْمٌ عُكُوفٌ أَيْ عَاكِفُونَ
اَلْعُكُوفُ [el-ʹukûf] (zammeteynle) Bir nesnenin üzerine olup muvâzabet etmek; yukâlu: عَكَفَ عَلَى الشَّيْءِ يَعْكُفُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَيَعْكِفُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي عُكُوفًا إِذَا أَقْبَلَ عَلَيْهِ مُوَاظِبًا Ve
عُكُوفٌ [ʹukûf] Bir nesnenin etrâfın dolaşmağa dahi derler; yukâlu: عَكَفُوا حَوْلَ الشَّيْءِ إِذَا اسْتَدَارُوا Ve
عُكُوفٌ [ʹukûf] Bir nesnenin etrâfın devr etmeğe dahi derler; yukâlu: عَكَفَ الْجَوْهَرَ فِي النَّظْمِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı