اَلْغُسُوقُ [el-ġusûḵ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
اَلْغَسَقَانُ [el-ġaseḵân] (fetehâtla) Göz dumanlanıp seçmez olmak yâhûd yaşarmak maʹnâsınadır; zulmet maʹnâsından me΄hûzdur; yukâlu: غَسَقَتْ عَيْنُهُ وَغَسِقَتْ غُسُوقًا وَغَسَقَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالرَّابِعِ إِذَا أَظْلَمَتْ أَوْ دَمَعَتْ Ve
غَسَقَانٌ [ġaseḵân] Yaradan sarı su akmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَسِقَ الْجُرْحُ غَسَقَانًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا سَالَ مِنْهُ مَاءٌ أَصْفَرُ Ve
غَسْقٌ [ġasḵ] (ضَرْبٌ [ḋarb] vezninde) ve
غَسَقَانٌ [ġaseḵân] (fetehâtla) Bulut yağmur çisentiletmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَسَقَتِ السَّمَاءُ غَسْقًا وَغَسَقَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَرَشَّتْ Ve memeden süt dökülmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَسَقَ اللَّبَنُ إِذَا انْصَبَّ مِنَ الضَّرْعِ Ve
غَسْقٌ [ġasḵ] ve fethateynle
اَلْغُسُوقُ [el-ġusûḵ] (zammeteynle) Gece ibtidâ karanu olmak; yukâlu: غَسَقَ اللَّيْلُ يَغْسِقُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَظْلَمَ Ve
غَسَقٌ [ġasaḵ] Göz karanu olmağa dahi derler; yukâlu: غَسِقَتْ عَيْنُهُ إِذَا أَظْلَمَتْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı