اَلْغِضَاضُ [el-ġiḋâḋ] (ġayn’ın kesriyle) ve
اَلْغَضُّ [el-ġaḋḋ] ve
اَلْغَضَاضُ [el-ġaḋâḋ] ve
اَلْغَضَاضَةُ [el-ġaḋâḋat] (ġayn’ların fethiyle) Gözü yumar gibi aşağı bakmak maʹnâsınadır ki kibâr müvâcehesinde ehl-i edeb şîvesidir; yukâlu: غَضَّ طَرْفَهُ غِضَاضًا وَغَضًّا وَغَضَاضًا وَغَضَاضَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا خَفَضَهُ Ve
غَضُّ الطَّرْفِ [ġaḋḋu’ṯ-ṯarf] Bir mekrûh ve nâ-maʹkûle ihtimâl ve tahammül eylemekten kinâye olunur; yukâlu: غَضَّ طَرْفَهُ لَهُ إِذَا احْتَمَلَ الْمَكْرُوهَ Ve
غَضٌّ [ġaḋḋ] ve
غَضَاضَةٌ [ġaḋâḋat] Bir nesneyi mikdârından eksiltip aşağılatmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: غَضَّ مِنْهُ إِذَا نَقَصَ وَوَضَعَ مِنْ قَدْرِهِ Ve çubuğu bütün kırmayıp bir mikdârca kırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: غَضَّ الْغُصْنَ إِذَا كَسَرَهُ فَلَمْ يُنْعِمْ كَسْرَهُ Ve
غَضٌّ [ġaḋḋ] Tâb u tarâvetli tâze nesneye denir; yukâlu: شَبَابٌ غَضٌّ أَيْ طَرِيٌّ Ve hurmânın çiçek yerinde çıkan ibtidâ tomurcuğuna denir ki yumuşak olur. Ve yeni doğmuş buzağıya denir. Cemʹi غِضَاضٌ [ġiḋâḋ] gelir. Ve hüsn ve revnak ve nadâret sâhibi adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ غَضٌّ أَيْ نَاضِرٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı