اَلْقَبْقَابُ [el-ḵabḵâb] (ثَرْثَارٌ [šamp;eršamp;âr] vezninde) Yalancıya denir, كَذَّابٌ [kezzâb] maʹnâsına. Ve ziyâdesiyle kükreyip haykırıcı erkek deveye denir. Ve nisvân fercine denir; ʹalâ-kavlin bol ve sulu olan ferce denir ki zeker idhâl olundukça “kab kab” diye seslenir ola; yukâlu: فَرْجٌ قَبْقَابٌ أَيْ وَاسِعٌ كَثِيرُ الْمَاءِ إِذَا أَوْلَجَ الرَّجُلُ فِيهِ ذَكَرَهُ قَبْقَبَ أَيْ صَوَّتَ Ve
قَبْقَابٌ [ḵabḵâb] Ağaçtan ve tahtadan olan ayakkabıya denir ki hâlen nalın taʹbîr olunandır, نَعْلَيْنِ [naʹleyn] muharrefidir, ʹArabistân’da قَبْقَابٌ [ḵabḵâb] ve bizim diyârlarda tahrîfle خَبْخَابٌ [ḣabḣâb] taʹbîr ederler. Ve
قَبْقَابٌ [ḵabḵâb] Esvâba saykal ve perdâht verecek mühreye denir. Ve çok sözlü ozan ve pür-gû kimseye denir. Ve yâve-gû ve herze-sühan kimseye denir, مِهْذَارٌ [mihžâr] maʹnâsına. Ve azı dişlerini birbirine sürmekten hâsıl olan gıcırtıya denir. Ve bu maʹnâdan masdar olur; tekûlu: قَبْقَبَ الْفَحْلُ قَبْقَبَةً وَقَبْقَابًا إِذَا صَوَّتَ أَنْيَابُهُ Ve tekûlu: سَمِعْتُ قَبْقَبَةَ الْفَحْلِ وَقَبْقَابَهُ
اَلْقَبْقَابُ [el-ḵâbḵâb] (ḵâf’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Ziyâde çağırıcı deve, جَمَلٌ هَدَّارٌ maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı