اَلْقَبْقَبَةُ [el-ḵabḵabet] (زَلْزَلَةٌ [zelzelet] vezninde) Deve ve arslan kükreyip haykırmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَبْقَبَ اْلأَسَدُ وَالْفَحْلُ قَبْقَبَةً إِذَا هَدَرَ وَصَوَّتَ Ve ahmak ve bî-magz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَبْقَبَ الرَّجُلُ إِذَا حَمُقَ Ve
قَبْقَبَةٌ [ḵabḵabet] Masdar ve ism olur, azı dişleri birbirine sürüldükte zâhir olan gıcırtıya denir ki hikâye olur, قَبْقَابٌ [ḵabḵâb] gibi.
اَلْقَبْقَبَةُ [el-ḵabḵabet] (ḵâfeynin fethi ve bâ-i ûlânın sükûnuyla) Dişleri birbirine vurmaktan hâsıl olan âvâz; yukâlu: قَبَّ الْأَسَدُ يَقِبُّ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا سَمِعْتَ قَبْقَبَةَ أَنْيَابِهِ Ve
قَبْقَبَةٌ [ḵabḵabet] Atın karnından işitilen âvâza dahi derler. Ve
قَبْقَبَةٌ [ḵabḵabet] Masdar dahi gelir, arslan çağırmak maʹnâsına; yukâlu: قَبْقَبَ الْأَسَدُ إِذَا هَدَرَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı