اَلْمَيْعَةُ [el-meyʹat] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) ve
اَلْمَائِعَةُ [el-mâ΄iʹat] Bir nevʹ ʹıtr ismidir, be-gâyet hoş-bûy olur. Baʹzılar ʹindinde bu bir türlü zamktır ki Rûm diyârına mahsûs bir şecerden hâsıl olur yâhûd صَبِرٌ [ṡabir] dedikleri dârûnun tâzesinin zefîridir ki dârû-yı mezbûr bir mikdâr su ile sahk olunduktan sonra bir inbîk boğazından sıkılan ʹusâresidir, ʹalâ-kavlin ayva ağacının zamkıdır yâhûd elma ağacına şebîh bir ağaçtır ki cevzden büyücek beyâz yemişi olur ki me΄kûldür. Çekirdeğinin özü yağlı olmakla sıkılıp çıkan ʹusâresine مَيْعَةٌ [meyʹat]-ı sâ΄ile ve şecerinin kışrına مَيْعَةٌ [meyʹat]-ı yâbise derler. مَيْعَةٌ [meyʹat]-ı sâ΄ilenin ekserî magşûştur, hâlisi müsahhin ve müleyyin ve munazzic ve zükâm ve suʹâle nâfiʹdir. Ve üç vakiyye mâ-i hârr ile iki miskâlini istiʹmâl bilâ-eziyyet balgamı müshil ve râyihası ʹufûneti kâtıʹ ve vebâyı mâniʹdir. مَيْعَةٌ [meyʹat]-ı yâbise kara günlük ve مَيْعَةٌ [meyʹat]-ı sâ΄ile ʹasel lebeni ve kara günlük yağı dedikleridir. Ve
مَيْعَةٌ [meyʹat] Bir nesnenin evâ΄iline ıtlâk olunur; yukâlu: مَيْعَةُ الشَّبَابِ وَالنَّهَارِ أَيْ أَوَّلُهُمَا
اَلْمَيْعَةُ [el-meyʹat] (mîm’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Bir nesne döküldükten sonra akmaktır; yukâlu: مَاعَ الشَّيْءُ يَمِيعُ إِذَا جَرَى عَلَى وَجْهِ الْأَرْضِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı