اَلْمَيْسُ [el-meys] (لَيْسٌ [leys] vezninde) ve
اَلْمَيَسَانُ [el-meyesân] (fetehâtla) Salınmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَاسَ الْغُلاَمُ يَمِيسُ مَيْسًا وَمَيَسَانًا إِذَا تَبَخْتَرَ Ve bî-bâk ve lâübâlî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَاسَ الرَّجُلُ إِذَا مَجَنَ Ve bir kimsenin derd ve marazını teksîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَاسَ اللهُ مَرَضَهُ أَيْ كَثَّرَهُ Ve
مَيْسٌ [meys] Bir nevʹ şecer-i ʹazîm ismidir. Bu şecer Yûnânîde lotus ve Türkîde yaban biberi ağacı dedikleridir. Ve bir nevʹ kuru üzüm ismidir. Ve bir gûne asmaya denir ki sâk-ı vâhid üzere kâ΄im olanıdır.
اَلْمَيْسُ [el-meys] (mîm’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Salını salını yürümektir, tebahtur maʹnâsına; yukâlu: مَاسَ يَمِيسُ مَيْسًا Ve
مَيْسٌ [meys] Şol ağaca dahi derler ki ondan pâlân ağaçları işlerler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı