ʹurḋu’l-ḩadîš ~ عُرْضُ الْحَدِيثِ

Kamus-ı Muhit - عرض الحديث maddesi

اَلْعُرْضُ [el-Urḋ] (ʹayn’ın zammıyla) Şâm diyârında bir belde adıdır. Ve

عُرْضٌ [ʹurḋ] Dağın yöresine denir. Ve her şey΄in cânib ve nâhiyesine denir; ve minhu hadîsu Muḩammed b. el-Ḩanefiyye: ḣكُلِ الْجُبْنَ عُرْضًاḢ أَيِ اعْتَرِضْهُ وَاشْتَرِهِ مِمَّنْ وَجَدْتَهُ وَلاَ تَسْأَلْ عَمَّنْ عَمِلَهُ Yaʹnî “Sen peyniri bulduğun adamdan iştirâ edip ekl eyle ve o peynir kimin işi olduğunu su΄âl ve teftîş eyleme, yaʹnî bu peyniri ʹaceb müslim yoksa sâ΄ir tâ΄ife mi yaptı diye teftîş eyleme.” Ve bu cânib ve nâhiye maʹnâsından müsteʹârdır ki sormaksızın bir tarafından hemân iştirâ ve ekl eyle demektir; ve kezâ minhu yukâlu: نَظَرَ إِلَيْهِ مِنْ عُرْضٍ وَمِنْ عُرُضٍ بِضَمَّتَيْنِ أَيْ مِنْ جَانِبٍ Yaʹnî “Ona bir cânibden baktı” ki açmazdan baktı demektir ve kezâ yukâlu: ḣيَضْرِبُونَ النَّاسَ عَنْ عُرْضٍḢ أَيْ لاَ يُبَالُونَ مَنْ ضَرَبُوا Yaʹnî “ʹAskerin bir tarafından girip kimseye bakmayıp önlerine her kim geldi ise darb eylediler.” Ve

عُرْضُ النَّهْرِ [ʹurḋu’n-nehr] ve

عُرْضُ الْبَحْرِ [ʹurḋu’l-baḩr] Nehrin ve bahrin vasatına denir ki engin yerleridir. Ve

عُرْضُ الْحَدِيثِ [ʹurḋu’l-ḩadîšamp;] Kelâm ve haberin muʹzam mahalline ıtlâk olunur. Ve

عُرْضُ النَّاسِ [ʹurḋu’n-nâs] Kezâlik halkın muʹzam ve müzdeham-gâhına ıtlâk olunur; bunda fethle da câ΄izdir. Ve

عُرْضُ السَّيْفِ [ʹurḋu’s-seyf] Kılıcın yüzüne denir; yukâlu: ضَرَبَهُ بِعُرْضِ السَّيْفِ أَيْ بِصَفْحَتِهِ Ve

عُرْضُ الْعُنُقِ [ʹurḋu’l-ʹunuḵ] Boynun bir cânibine denir; عُرْضَانِ [ʹurḋân] iki cânibidir. Ve

عُرْضٌ [ʹurḋ] Bir gûne yürüyüşe denir ki at kısmında mahmûd ve deve kısmında mezmûmdur ki bir cânibe zor vererek yürümek olacaktır; yukâlu: يَمْشِي عُرْضًا وَهُوَ سَيْرٌ مَحْمُودٌ فِي الْخَيْلِ وَمَذْمُومٌ فِي الْإِبِلِ Ve

عُرْضُ النَّاسِ [ʹurḋu’n-nâs] ʹAvâmm-ı nâsa ıtlâk olunur, gûyâ ki nevʹ-i insândan başka bir nâhiyelerdir; yukâlu: هُوَ مِنْ عُرْضِ النَّاسِ أَيْ مِنَ الْعَامَّةِ Ve

عُرْضُ الْأَسْفَارِ [ʹurḋu’l-esfâr] Hemân seyr ve sefer için nâhiye-i mahsûsa olan nâkaya ıtlâk olunur, gûyâ ki sefer için maʹrûz ve mansûbdur; yukâlu: نَاقَةٌ عُرْضُ أَسْفَارٍ أَيْ قَوِيَّةٌ عَلَيْهِ ve yukâlu: عُرْضُ هَذَا الْبَعِيرِ السَّفَرُ وَالْحَجَرُ أَيْ قَوِيَّةٌ عَلَيْهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı