ʹurḵûb ~ عُرْقُوبٌ

Kamus-ı Muhit - عرقوب maddesi

اَلْعُرْقُوبُ [el-ʹurḵûb] (ḵâf’la زُنْبُورٌ [zunbûr] vezninde) Şol kalın sinire denir ki insânın ökçesinden yukarı yaʹnî baldırından ökçeleri üzere çekilip muttasıl olur ve çârpâ davarın عُرْقُوبٌ [ʹurḵûb]u art ayaklarının arkalarında olur ki ön ayaklarında olan diz kapakları menzilesindedir. Türkîde mutlak sinir ve eğrice taʹbîr olunur; yukâlu: قَطَعَ عُرْقُوبَهُ وَهُوَ عَصَبٌ غَلِيظٌ فَوْقَ عَقِبِ اْلإِنْسَانِ وَمِنَ الدَّابَّةِ فِي رِجْلِهَا بِمَنْزِلَةِ الرُّكْبَةِ فِي يَدِهَا Ve

عُرْقُوبُ الْقَطَا [ʹurḵûbu’l-ḵaṯâ] Bağırtlak kuşunun bacağıdır ki be-gâyet kısa olur, hattâ pek kısa nesne hakkında “أَقْصَرُ مِنْ عُرْقُوبِ الْقَطَا” darb-ı meseldir. Ve

عُرْقُوبٌ [ʹurḵûb] Derenin burgaç yerine ıtlâk olunur. Ve dar olan dağ yoluna denir ki eğri büğrü olur. Ve hîle ve hudʹa maʹnâsınadır. Ve bir şey΄in delîl ve huccetini bilmeğe ıtlâk olunur, gûyâ ki sinirinden kavramış olur; yukâlu: أَخَذَ عُرْقُوبَهُ أَيْ عَرَفَ حُجَّتَهُ Ve bir feres adıdır. Ve ʹAmâliḵa kavminden bir kimse adıdır ki ʹUrḵûb b. Ṡaḣr yâhûd ibn Maʹbed b. Esed’dir, ʹasrında kizb ve dürûgla müteʹâref ve hulf-i vaʹd ile mesel idi, “مَوَاعِيدُ عُرْقُوبِيَّةٌ” meşhûrdur. Menkûldür ki bir gün bir kimse ki kendi birâderi olacaktır, gelip kendiden bir mikdâr hurmâ taleb eyledikte ʹUrḵûb “Baş üstüne, işbu hurmâ ağaçlarım çiçeklendikte vereyim” diye vaʹd eyledi. Hurmâ çiçeklendikte koruk olmasına taʹlîk edip ve koruk oldukta kızarmasına ve kızardıkta rutab olmasına ve rutab oldukta kemâle resîde olup temr olmasına ihâle eyledi. Vaktâ ki temr oldukta bir gece mahfîce kesip der-enbâr eyledi ve birâderine bir dâne vermedi. Bu gûne kizb ve hulfleri sebebiyle elsine-i enâmda darb-ı mesel olmuştur, niteki kıssa-i merkûmeyi Cubeyhâ΄ el-Eşcaʹî nâm şâʹir işbu beyte işrâb eylemiştir: “وَعَدْتَ وَكَانَ الْخُلْفُ مِنْكَ سَجِيَّةً || مَوَاعِيدَ عُرْقُوبٍ أَخَاهُ بِيَتْرَبِ” Burada يَتْرَبُ [Yetrebu] tâ-yı fevkiyye ile يَعْلَمُ [yaʹlemu] vezninde Yemâme kurbünde bir mevziʹdir. Ve mine’l-emsâli: “شَرُّ مَا أَجَاءَكَ إِلَى مُخَّةِ عُرْقُوبٍ” Yaʹnî “Şerr-i ʹazîm o hâlettir ki seni ökçe sinirinin iliğine muztarr ve muhtâc eyleye. Zarûret-i şedîde sebebiyle bir le΄îm ve nâkesten nesne talebe muztarr oldukta darb olunur, zîrâ ökçe sinirinde ilik olmaz.

Vankulu Lugatı - عرقوب maddesi

اَلْعَرَاقِيبُ [el-ʹarâḵîb] عُرْقُوبٌ [ʹurḵûb]un cemʹi. Ve

عَرَاقِيبُ [ʹarâḵîb] Umûrun müşkiline derler; yukâlu: هَذَا مِنْ عَرَاقِيبِ الْأُمُورِ وَعَرَاقِيلِهَا أَيْ صِعَابِهَا Ve

عُرْقُوبٌ [ʹUrḵûb] Bir recülün adıdır, ʹAmâliḵa tâ΄ifesinden ki onunla hilf-i vaʹdde mesel darb olunur; yukâlu: “مَوَاعِيدُ عُرْقُوبٍ” Şöyle hikâyet olunur ki bir kimse ʹUrḵûb’dan bir nesne taleb ettikte “عُرْقُوبٌ إِذَا أَطْلَعَ نَخْلِي” demiş, yaʹnî “Hurmâ ağacı çiçeklendikte” demiş. Ve hurmâ çiçeklendikten sonra إِذَا أَبْلَحَ demiş, ḩâ-i mühmele ile yaʹnî “Koruk oldukta” demiş ve koruk olduktan sonra إِذَا أَزْهَى demiş zâ-i muʹceme ile yaʹnî “Hurmâ kızardıkta” ve kızardıktan sonra إِذَا أَرْطَبَ demiş, yaʹnî “Hurmâ tatlı oldukta” ve hurmâ tatlı olduktan sonra إِذَا صَارَ تَمْرًا demiş yaʹnî “Kemâlin buldukta!” Kuruduktan sonra hurmâyı der-enbâr edip bir nesne vermemiş ola.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı