lâ ~ لَا

Kamus-ı Muhit - لا maddesi

لَا [lâ] (elifin kasrıyla) Nâfiye olur, yaʹnî harf-i nefy olur ki cevâb mahallinde ve gayrı mahall-i inkârda îrâd olunur; yoktur ve değildir maʹnâlarınadır, Fârisîde ne lafzıyla edâ olunur. Ve işbu لَا [lâ]-i nâfiye beş vech üzere istiʹmâl olunur: 1) ʹÂmil olup meksûretü’l-hemze olan إِنَّ kelimesinin ʹameli gibi ismini nasb ve haberini refʹ eder; nahvu: لَا صَاحِبَ جُودٍ مَمْقُوتٍ 2) لَيْسَ kelimesinin ʹameli gibi ʹamel eder ki ismini refʹ ve haberini nasb eder; nahvu: لَا رَجُلٌ فِي الدَّارِ Ve لَا kelimesi hemân nekrelerde ʹamel eder; ke-kavli’ş-şâʹir: “مَنْ صَدَّ عَنْ نِيرَانِهَا || فَأَنَا ابْنُ قَيْسٍ لَا بُرَاحَ” قَوْلُهُ لَا بُرَاحَ مَنْصُوبٌ مِثْلَ لَا رَيْبَ وَيُجُوزُ رَفْعُهُ فَتَكُونُ بِمَنْزِلَةِ لَيْسَ 3) ʹÂtıfe olur. Ve bunun üç şartı vardır: biri لَا dan mukaddem müsbet vâkiʹ olmaktır ki maʹtûfun ʹaleyh üzere sâbit olan hükmü maʹtûftan nefy eder, pes hükm maʹtûfun ʹaleyh üzere vâkiʹ olur; misle: جَاءَنِي زَيْدٌ لَا عَمْرٌو Yâhûd kendiden mukaddem sîga-i emr vâkiʹ olmaktır; misle: إِضْرِبْ زَيْدًا لَا عَمْرًا Sânî müteʹâtıfları mütegâyir olmaktır, pes جَاءَنِي رَجُلٌ لَا زَيْدٌ terkîbi câ΄iz değildir, zîrâ زَيْدٌ [zeyd]e ism-i recül sâdık olup ʹatf ise tegâyür iktizâ eylemekle ʹatf-ı mezbûr sahîh olmaz. Sâlis ki mü΄ellif ondan sükût eylemiştir, başka bir harf-i ʹatfa mukârin olmamaktır, meselâ: جَاءَنِي زَيْدٌ لَا بَلْ عَمْرٌو kavlinde ʹâtıf بَلْ kelimesidir, لَا kelimesi mukaddemini redd ve nefyi mutazammındır. Ve لَا kelimesi harf-i tasdîk olan نَعَمْ kelimesine münâkız cevâb olur. Bu sûrette kendinden sonra vâkiʹ olan cümleler ekserî hazf olunur, meselâ أَجَاءَكَ زَيْدٌ kavliyle “Zeyd sana geldi mi?” diye su΄âl eyleseler cevâbında لَا dersin لَا جَاءَ sebkindedir, yok gelmedi demektir. Ve gâh olur ki لَا [lâ]-i nâfiye cârr ile mecrûr beynine tahallül ve iʹtirâz eder; yukâlu: جِئْتُ بِلَا زَادٍ ve غَضِبْتُ مِنْ لَا شَيْءٍ 4) Bir fiʹlin terkini taleb için mevzûʹdur ki لَا [lâ]-i nâhiye ıtlâk ederler. Ve bu hâssaten fiʹl-i muzâriʹe dâhil olup maʹnâsının istikbâlini ve âhir harfinin cezmini iktizâ eder; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ﴾ 5) Zâ΄id olur; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿مَا مَنَعَكَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ ضَلُّوا أَلَّا تَتَّبِعَنْ﴾ أَيْ أَنْ تَتَّبِعَنِي ve kavlihi taʹâlâ: ﴿مَا مَنَعَكَ أَلَّا تَسْجُدَ﴾ أَيْ أَنْ تَسْجُدَ ve kavlihi taʹâlâ: ﴿لِئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ﴾ أَيْ لِيَعْلَمُوا

Vankulu Lugatı - لا maddesi

لَا [lâ] (lâm’ın fethi ve elifin kasrıyla) Harf-i nefydir, yaʹnî mütekellim يَفْعَلُ الْآنَ dese ve henüz fiʹle mübâşeret etmemiş olsa, mukâbelesinde لَا يَفْعَلُ dersin ve kaçan يَفْعَلُ غَدًا dese لَا يَفْعَلُ غَدًا dersin. Ve gâh olur بَلَى nın ve نَعَمٌ ın zıddı olur, yaʹnî بَلَى ve نَعَمْ tahkîkin ve لَا onun hilâfı için olur. Ve gâh olur nehy için olur; ke-kavlike: لَا تَقُمْ وَلَا يَقُمْ زَيْدٌ ki لَا [lâ]-i nâhiye ile her menhî nehy olunur gerek nehy-i hâzır gerek nehy-i gâ΄ib olsun. Ve gâh olur لَا [lâ] zâ΄ide olur; kâlallâhu taʹâlâ: ﴿مَا مَنَعَكَ أَلَّا تَسْجُدَ﴾ (الأعراف 12) أَيْ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَسْجُدَ Ve gâh olur لا harf-i ʹatf olup şey΄-i evvel dâhil olduğu hükmden şey΄-i sânînin ihrâcı için olur; ke-kavlike: رَأَيْتُ زَيْدًا لَا عَمْرًا Ve kaçan لَا nın üzerine vâv dâhil olsa harf-i ʹatf olmadan hâric olur; ke-kavlike: لَمْ يَقُمْ زَيْدٌ وَلَا عَمْرٌو Zîrâ harf-i ʹatfın birbiri üzerine duhûlü câ΄iz değildir, pes vâv ʹatf için olup لَا te΄kîd-i nefy için olur. Ve gâh olur kelime-i لَا nın üzerine tâ dâhil kılıp لَاتَ derler, nitekim bâb-ı tâ’da zikr olunmuştur. Ve kaçan kelime-i لَا yı elif lâm istikbâl etse elif sâkıt olur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı