Mesnûn ~ مَسْنُونٌ

Kamus-ı Muhit - مسنون maddesi

اَلْمَسْنُونُ [el-mesnûn] Bu dahi bilenmiş bıçak makûlesine denir. Ve üzerinden ʹömrler geçmiş yıllamış nesneye denir; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ﴾ أَيْ مُنْتِنٍ Pes maʹnâ-yı lâzımı murâd olmuş olur. Ve

مَسْنُونُ الْوَجْهِ [mesnûnu’l-vech] Çelimsizce dil-ber olarak çekme yüzlü adama denir yâhûd çehresi ve burnu nevʹan söbüce olana denir; yukâlu: رَجُلٌ مَسْنُونُ الْوَجْهِ أَيْ مُمَلَّسَهُ حَسَنُهُ سَهْلُهُ أَوْ فِي وَجْهِهِ وَأَنْفِهِ طُولٌ Ve

مَسْنُونٌ [Mesnûn] Mâlik b. el-ʹAclân el-Enṡârî kılıcının ismidir.

Vankulu Lugatı - مسنون maddesi

اَلْمَسْنُونُ [el-mesnûn] (mîm’in fethi ve nûn’un zammı ve meddiyle) Bed-râyiha olup mütegayyir olan nesne; minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ﴾ (الحجر، 26، 28، 33) Ve حَمَأٌ [ḩame΄] ḩâ΄-i mühmele ile karabalçığa derler. Ve

مَسْنُونٌ [mesnûn] Musavver maʹnâsına dahi gelir. Ve

مَسْنُونٌ [mesnûn] Hemvâr olup sıyrıncak olan nesneye dahi derler. Ve

مَسْنُونُ الْوَجْهِ [mesnûnu’l-vech] Şol kimseye derler ki yüzünde ve burnunda fi’l-cümle uzunluk olup yüzü katı müdevver olmaya.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı