meḵâṯiʹu’l-enhâr ~ مَقَاطِعُ الْأَنْهَارِ

Kamus-ı Muhit - مقاطع الأنهار maddesi

اَلْمَقْطَعُ [el-maḵṯaʹ] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) İsm-i mekândır, mahall-i katʹ maʹnâsına. Bu münâsebetle مَقْطَعُ الرَّمْلِ [maḵṯaʹu’r-reml] kumsalın nihâyet bulup kesildiği yere denir; مَقَاطِعُ [meḵâṯiʹ] cemʹidir; yukâlu: هَذَا مَقْطَعُ الرَّمْلِ أَيْ حَيْثُ لاَ رَمْلَ خَلْفَهُ Ve

مَقَاطِعُ الْأَوْدِيَةِ [meḵâṯiʹu’l-evdiyet] Derelerin çak aşağı uçlarından ʹibârettir ki suları oralardan taşra mündefiʹ olur; yukâlu: هُمْ بِمَقَاطِعِ الْأَوْدِيَةِ أَيْ بِمَآخِرِهَا Ve

مَقَاطِعُ الْأَنْهَارِ [meḵâṯiʹu’l-enhâr] Irmakların geçit yerlerinden ʹibârettir; yukâlu: عَبَرُوا مِنْ مَقَاطِعِ الْأَنْهَارِ أَيْ حَيْثُ يُعْبَرُ فِيهِ مِنْهَا Ve

مَقَاطِعُ الْقُرْآنِ [meḵâṯiʹu’l-Ḵur΄ân] Vakf eyleyecek yerleridir ki âyet ve kelâm-ı şerîf ahîrleridir. Ve

مَقْطَعُ الْحَقِّ [maḵṯaʹu’l-ḩaḵḵ] Bir mâddede hükm-i kâdî ile hakk-ı zâhirin kavuştuğu yerden ʹibârettir ki orada hak mütebeyyin olmakla o anda hükm terettüb eylediği mevkiʹdir; yukâlu: نَظَرَ فِي مَقْطَعِ الْحَقِّ أَيْ مَوْضِعِ الْتِقَاءِ الْحُكْمِ فِيهِ Ve şol nass-ı hakka ıtlâk olunur ki onunla bâtıl olan mâdde katʹ ve fasl olunur; yukâlu: عِنْدَهُ مَقْطَعُ الْحَقِّ أَيْ مَا يُقْطَعُ بِهِ الْبَاطِلُ

Vankulu Lugatı - مقاطع الأنهار maddesi

اَلْمَقَاطِعُ [el-maḵâṯiʹ] (mîm’in fethi ve ṯâ’nın kesriyle) Cemʹi. Ve

مَقَاطِعُ الْأَوْدِيَةِ [maḵâṯiʹu’l-evdiyet] Derelerin nihâyet bulduğu yerler, mâ-i ahîr-i evdiye maʹnâsına. Ve

مَقَاطِعُ الْأَنْهَارِ [maḵâṯiʹu’l-enhâr] Suyun geçecek yerleri, mahall-i ʹubûr maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı