اَلْمَنْعُ [el-menʹ] (mîm’in fethi ve nûn’un sükûnuyla) Bir nesneyi dirîg eylemek maʹnâsınadır ki vermek mukâbilidir; yukâlu: مَنَعَهُ الشَّيْءَ مَنْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ ضِدُّ أَعْطَاهُ Ve bir kimseyi bir nesneden savmak ve geri durdurmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَنَعَهُ إِذَا كَفَّ فَامْتَنَعَ هُوَ Ve
مَنْعٌ [menʹ] Yengece denir, سَرَطَانٌ [sereṯân] maʹnâsına, cemʹi مُنُوعٌ [munûʹ] gelir.
اَلْمَانِعُ [el-mâniʹ] (nûn’un kesriyle) ve
اَلْمَنُوعُ [el-menûʹ] (mîm’in fethi ve nûn’un zammı ile) ve
اَلْمَنَّاعُ [el-mennâʹ] (mîm’in fethi ve nûn’un teşdîdiyle) Bunların üçü dahi menʹ edici maʹnâsınadır. Ve
مَنْعٌ [menʹ] Bir kimseyi bir işten alıkomağa dahi derler; yukâlu: مَنَعْتُ الرَّجُلَ عَنِ الشَّيْءِ فَامْتَنَعَ مِنْهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı