ubûl ~ أُبُولٌ

Kamus-ı Muhit - أبول maddesi

اَلْأَبْلُ [el-ebl] (hemzenin fethiyle) Bir adamın devesi çoğalmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَ الرَّجُلُ أَبْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا كَثُرَتْ إِبِلُهُ Ve gâlib olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَهُ إِذَا غَلَبَهُ Ve imtinâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَ عَنْهُ إِذَا امْتَنَعَ Ve

أَبْلٌ [ebl] ve

أُبُولٌ [ubûl] Deve tâze çayır yâhûd yonca otlamakla sudan müstagnî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَتِ الْإِبِلُ وَأَبِلَتْ أَبْلًا وَأُبُولًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي وَالرَّابِعِ إِذَا جَزَأَتْ عَنِ الْمَاءِ بِالرُّطْبِ Ve baʹzılar ʹindinde أَبْلٌ [ebl] ve أُبُولٌ [ubûl] develer çobansız salma ve müseyyeb olarak yurt yerinden ıraklaşıp gâ΄ib olmak yâhûd vahşîlenip yılkı gibi yabanî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَتِ الْإِبِلُ وَأَبِلَتْ إِذَا هَمَلَتْ فَغَابَتْ وَلَيْسَ مَعَهَا رَاعٍ أَوْ تَأَبَّدَتْ Ve bir kimse cimâʹdan iğrenip imtinâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَ الرَّجُلُ عَنِ امْرَأَتِهِ إِذَا امْتَنَعَ عَنْ غِشْيَانِهَا Ve ʹibâdete dürüşmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَ الرَّجُلُ إِذَا نَسَكَ Ve değnekle vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَهُ بِالْعَصَا إِذَا ضَرَبَهُ بِهَا Ve bir kimseyi salma develer sâhibi kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَلَهُ أَبْلًا إِذَا جَعَلَ لَهُ إِبِلًا سَائِمَةً Ve kuyu ağzına إِبَالَةٌ [ibâlet] çatmak maʹnâsınadır; tekûlu: أَبَلْتُ الْبِئْرَ إِذَا جَعَلْتَ لَهَا إِبَالَةً Ve

أَبْلٌ [ebl] Yaş yâhûd kuru otlağa denir; hemzenin zammıyla da câ΄izdir.

Vankulu Lugatı - أبول maddesi

اَلْأُبُولُ [el-ubûl] (zammeteynle) Deve ve gayrı hayvân rutb ile sudan iktifâ etmektir; yukâlu: أَبَلَتِ الْإِبِلُ وَالْوَحْشُ تَأْبُلُ أُبُولًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي أَيِ اجْتَزَأَتْ بِالرُّطْبِ عَنِ الْمَاءِ Ve

أُبُولٌ [ubûl] Er, ʹavretin cimâʹından ibâ etmeğe dahi derler; yukâlu: أَبَلَ الرَّجُلُ عَنِ امْرَأَتِهِ إِذَا امْتَنَعَ مِنْ غِشْيَانِهَا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı