اَلنَّقَلُ [en-neḵal] (fethateynle) Birbirine bülend âvâz ile karşılıklı söz döndürmeğe denir; tekûlu: سَمِعْتُ نَقَلَهُمَا وَهِيَ مُرَاجَعَةُ الْكَلَامِ فِي صَخَبٍ Ve bir oktan çıkarılıp âher oka geçirilmiş yeleğe denir. Ve taşlara denir; müfredi نَقَلَةٌ [neḵalet]tir. Ve bir ʹillet ismidir ki devenin tabanına ʹârız olur.
اَلنَّقْلُ [en-naḵl] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Bir nesneyi yerinden bir âher yere göçürmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَلَ الشَّيْءَ نَقْلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا حَوَّلَهُ Ve
نَقْلٌ [naḵl] Eski çizmeye ve meste ve eski papuca denir, nûn’un kesriyle ve fethateynle de lügattır; cemʹi أَنْقَالٌ [enḵâl] ve نِقَالٌ [niḵâl] gelir nûn’un kesriyle; tekûlu: جَاءَنَا فِي خُفِّ نَقْلٍ وَنَعْلٍ نِقْلٍ أَيْ خَلَقٍ Ve masdar olur, devenin taştan taşırkayıp mecrûh olan tabanına deriden yama vurmak maʹnâsına; tekûlu: نَقَلْتُ خُفَّ الْبَعِيرِ إِذَا رَقَعْتَهُ Ve fersûde olmuş çizmeyi yâhûd papucu yamayıp meremmet ve ıslâh eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: نَقَلْتُ الْخُفَّ أَوِ النَّعْلَ إِذَا أَصْلَحْتَهُ Ve yırtık esvâbı yamamak maʹnâsınadır; tekûlu: نَقَلْتُ الثَّوْبَ إِذَا رَقَّعْتَهُ Ve
نَقْلٌ [naḵl] ʹİşret mezesine denir ki üzerine tenâvül olunan nevâleden ʹibârettir. Ve baʹzen nûn’u mazmûm olur, ʹalâ-kavlin zammesi hatâdır; yukâlu: تَفَكَّهُوا بِالنَّقْلِ وَهُوَ مَا يُتَنَقَّلُ بِهِ عَلَى الشَّرَابِ Ve develeri kendi başlarına su içmeğe alıştırmak maʹnâsınadır; tekûlu: نَقَلْتُ الْإِبِلَ إِذَا جَعَلْتَهَا تَشْرَبُ نِقَالًا
اَلنُّقْلُ [en-nuḵl] (nûn’un zammı ve ḵâf’ın sükûnuyla) Şol nesnedir ki şarâb üzere meze tarîkiyle ekl olunur.
اَلنِّقْلُ [en-niḵl] (nûn’un kesri ve ḵâf’ın sükûnuyla) Bi-maʹnâhu; yukâlu: جَاءَ فِي نِقْلَيْنِ لَهُ
اَلنَّقِلُ [en-neḵil] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın kesriyle) Şol yerdir ki onda zikr olan taşlar ola; yukâlu: هَذَا مَكَانٌ نَقِلٌ Ve
نَقِلٌ [neḵil] Şol kimseye dahi derler ki hâzır-cevâb ola.
اَلنَّقَلُ [en-neḵal] (fethateynle) Şol yelektir ki bir oktan nakl olunup âhar oka vazʹ olunur. Ve
نَقَلٌ [neḵal] Kezâlik şol taşlardır ki ağaçlı yerde ola. Ve İbnu’s-Sikkît eyitti: نَقَلٌ [neḵal] şol taşlardır ki kesrette ve beyâzlıkta nehrler misâlinde ola. Ve
نَقَلٌ [neḵal] Bir marazdır ki devenin ayağına ʹârız oldukta ayağının derisin pâreler. Ve
نَقَلٌ [neḵal] Bir nesneyi yamayıp meremmet etmeğe dahi derler; yukâlu: نَقَلْتُ ثَوْبِي نَقْلًا إِذَا رَقَعْتَهُ Ve
نَقَلٌ [neḵal] Deveyi suya iletmeğe de derler.
اَلنَّقْلُ [en-naḵl] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Bir nesneyi bir mevziʹden bir mevziʹe iletmek. Ve
نَقْلٌ [naḵl] Eski iç ediğe ve eski naʹla dahi derler ki yamanmış ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı