اَلْخُلُوجُ [el-ḣulûc] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Göz ve sâ΄ir aʹzâ seğrimek maʹnâsınadır; yukâlu: خَلَجَتْ عَيْنُهُ خُلُوجًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالأَوَّلِ إِذَا طَارَتْ
اَلْخَلُوجُ [el-ḣalûc] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Şol nâkaya denir ki köşeği kendisinden fatm yâhûd zebh ve helâk sebebiyle nezʹ olunmakla sütü çekilmiş ola; yukâlu: نَاقَةٌ خَلُوجٌ أَيْ اُخْتُلِجَ عَنْهَا وَلَدُهَا فَقَلَّ لَبَنُهَا Ve şol nâkaya denir ki be-gâyet cüst ve revende olmakla yürürken gûyâ ki yürümeyi cezb ve nezʹ eder ola; yukâlu: نَاقَةٌ خَلُوجٌ إِذَا كَانَتْ تَخْلِجُ السَّيْرَ مِنْ سُرْعَتِهَا Maʹnâ-yı evvelde bi-maʹnâ mefʹûl ve sânîde bi-maʹnâ fâʹildir. Ve
خَلُوجٌ [ḣalûc] Perâkende ʹalâ-kavlin suyu çok buluta denir; yukâlu: سَحَابٌ خَلُوجٌ أَيْ مُتَفَرِّقٌ أَوْ كَثِيرُ الْمَاءِ
اَلْخُلُوجُ [el-ḣulûc] (zammeteynle) Göz seğrimek; yukâlu: خَلَجَتْ عَيْنُهُ تَخْلُجُ وَتَخْلِجُ خُلُوجًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا طَارَتْ
اَلتَّخَالُجُ [et-teḣâluc] (feth-i ḣâ΄ ve zamm-ı lâm’la) Hâtıra bir nesne hutûr etmek; yukâlu: تَخَالَجَ فِي صَدْرِي مِنْهُ شَيْءٌ وَذَلِكَ إِذَا شَكَكْتَ Ve
اَلْخَلُوجُ [el-ḣalûc] (ḣâ’nın fethi ve lâm’ın zammıyla) Şol nâkadır ki ondan veledi ferâgat ettiğinden ötürü sütü az ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı