السَّلْءُ [es-sel΄] (sîn’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Tere yağını eritip sızdırmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَأَ السَّمْنَ سَلْئًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا طَبَخَهُ وَعَالَجَهُ Ve susam ve kene makûlesi dâneyi sıkıp yağını çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَأَ السِّمْسِمَ أَيْ عَصَرَهُ فَاسْتَخْرَجَ دُهْنَهُ Ve vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَأَهُ أَيْ ضَرَبَهُ Ve akçeyi te΄hîr eylemeyip hemân ʹacele sayıp vermek maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَأَ كَذَا دِرْهَمًا أَيْ عَجَّلَ نَقْدَهُ Ve hurmâ ağacının dikenlerini koparıp ayırtlamakla ıslâh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَأَ الْجِذْعَ إِذَا نَزَعَ سُلاَّءَهُ
اَلسَّلْءُ [es-sel΄] (bi-fethi’s-sîni ve sukûni’l-lâm) Yağı pişirip ıslâh etmek; yukâlu: سَلَأَ السَّمْنَ Ve hurmânın dikenin giderip ıslâh etmek; yukâlu: سَلَأْتُ النَّخْلَ أَيْ نَزَعْتُ شَوْكَتَهَا Ve nakd vermek maʹnâsına da gelir; yukâlu: سَلَأَهُ مِائَةَ سَوْطٍ وَسَلَأَهُ مِائَةَ دِرْهَمٍ أَيْ نَقَدَهُ Ve كُلُّهُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı