es-selib ~ اَلسَّلِبُ

Kamus-ı Muhit - السلب maddesi

اَلسَّلِبُ [es-selib] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Uzun şey΄e denir. Ve serîʹ ve çabuk ve sebük-pâ insân ve hayvâna denir.

اَلسِّلْبُ [es-silb] (sîn’in kesriyle) Çiftçi âletlerinden pek uzun olanına denir; ʹalâ-kavlin şol ağaç pâresine denir ki لُؤَمَةٌ [lu΄emet]in dibine yanaştırıp bir ucunu لُؤَمَةٌ [lu΄emet]in deliğine idhâl ederler. Ve لُؤَمَةٌ [lu΄emet] هُمَزَةٌ [humezet] vezninde çiftçi âletlerinin yerli yerlerine vazʹ olunmuş olarak dertop mecmûʹuna denir ki saban demiri dahi dâhildir. Mü΄ellifin kelâmında müsâmaha vardır.

اَلسَّلْبُ [es-selb] (sîn’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) ve

اَلسَّلَبُ [es-seleb] (fethateynle) Bir nesneyi bir kimseden kapıp almak ve çalıp kapmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَبَهُ سَلْبًا وَسَلَبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا اخْتَلَسَهُ

اَلسَّالِبُ [es-sâlib] (lâm’ın kesriyle) ve

اَلسَّلُوبُ [es-selûb] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve

اَلسَّلِيبُ [es-selîb] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde niteki zikr olundu) ve

اَلْمُسَلِّبُ [el-musellib] (مُحَدِّثٌ [muḩaddišamp;] vezninde) ve

اَلسُّلُبُ [es-sulub] (zammeteynle) Şol hatuna ve sâ΄ir dişi hayvâna denir ki veledi vefât eylemiş ola yâhûd eksik düşürmüş ola; yukâlu: إِمْرَأَةٌ وَنَاقَةٌ سَالِبٌ وَسَلُوبٌ وَسَلِيبٌ وَمُسَلِّبٌ وَسُلُبٌ إِذَا مَاتَ وَلَدُهَا أَوْ أَلْقَتْهُ لِغَيْرِ تَمَامٍ Ve سَلِيبٌ [selîb] kelimesinin cemʹi سُلُبٌ [sulub] gelir zammeteynle ve سَلاَئِبُ [selâ΄ib] gelir, نَجَائِبُ [necâ΄ib] gibi.

Vankulu Lugatı - السلب maddesi

اَلسَّلِبُ [es-selib] (bi-fethi’s-sîn ve kesri’l-lâm) Uzun, tavîl maʹnâsına.

اَلسَّلَبُ [es-seleb] (fethateynle) Arkadan soyulan esbâb, مَسْلُوبٌ [meslûb] maʹnâsına. Ve سَلَبٌ [seleb] derler şol ağaç kabına ki maʹrûftur, Yemen vilâyetinde ondan ipler ederler ki مُقْلٌ [muḵl] lifinden olan iplerden muhkem olur. Ve مُقْلٌ [muḵl] zamm-ı mîm’le ve sükûn-ı ḵâf’la hurmâ-i Hindû’ya derler. Ve Medîne-i münevverede bir bâzâr vardır ki سُوقُ السَّلَّابِينَ derler. Ve bundan me΄hûzdur, ʹArabların أَسْلَبْتُ الثُّمَامَ dedikleri kavli. Ve ثُمَامٌ [šamp;umâm] sâ-i müsellesenin zammıyla bir zaʹîf ağaca derler ki yaprağın devşirip baʹzı mühimmâta sarf ederler.

اَلسَّلْبُ [es-selb] (sîn’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Kapmak; yukâlu: سَلَبْتُ الشَّيْءَ سَلْبًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ

اَلسُّلُبُ [es-sulub] (zammeteynle) Şol ağaçtır ki yemişi olmaya. Ve şol ağaçtır ki yaprağı olmaya. Ve سُلُبٌ [sulub] cemʹ dahi gelir. Müfredi اَلسَّلِيبُ [es-selîb]dir, sîn’in fethiyle. Ve سَلِيبٌ [selîb] arkadan soyulan esbâba dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı