اَلسُّلَاسِلُ [es-sulâsil] (عُلاَبِطٌ [ʹulâbiṯ] vezninde) سَلْسَلٌ [selsel] maʹnâsınadır; tekûlu: سَقَانِي سَلْسَلًا وَسَلْسَالًا وَسُلَاسِلًا أَيْ مَاءً عَذْبًا أَوْ بَارِدًا
اَلسَّلَاسِلُ [es-selâsil] سِلْسِلَةٌ [silsilet]in cemʹidir. Ve birbiri üzere münʹakid olup kat kat zencîrlenmiş uzun uzadı kumsala ıtlâk olunur ki yürümesi dahi sühûletli ola; tekûlu: أَخَذْنَا السَّلَاسِلَ وَهُوَ رَمْلٌ إِنْعَقَدَ بَعْضُهُ عَلَى بَعْضٍ وَيَنْقَادُ Ve سَلَاسِلُ الْكِتَابِ [selâsilu’l-kitâb] sutûr-ı kitâba ıtlâk olunur; yukâlu: مَا أَقْوَمَ سَلَاسِلُ كِتَابِهِ أَيْ سُطُورُهُ
اَلسُّلَاسِلُ [es-sulâsil] (sîn-i evvelin zammı ve sânînin kesriyle) Bi-maʹnâhu kezâlik.
اَلسَّلَاسِلُ [es-selâsil] (sîn-i evvelin fethi ve sîn-i sânînin kesriyle) Şol kumdur ki birbiriyle münʹakid olup birbirinden ayrılmaya, rîk-i ber-hem-girifte maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı