اَلْبَيَانُ [el-beyân] (عَيَانٌ [ʹayân] vezninde) Belli ve vâzıh ve âşikâre olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَانَ الشَّيْءُ يَبِينُ بَيَانًا إِذَا اتَّضَحَ Ve bu maʹnâda müteʹaddî olur; tekûlu: بِنْتُ الشَّيْءَ أَبِينُ أَيْ أَوْضَحْتُهُ وَعَرَفْتُهُ Ve zekâ΄ ve fıtnata mukârin bir maʹnâ ve maksûdu ifsâh ve izhâr eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: فَهِمْتُ الْكَلَامَ بِبَيَانِهِ أَيْ إِفْصَاحِهِ مَعَ ذَكَاءٍ Şârihin beyânına göre بَيَانٌ [beyân] vuzûh ve zuhûr maʹnâsına ism dahi olur.
اَلْبَيَانُ [el-beyân] (bâ’nın fethi ile) Fesâhat maʹnâsınadır. Ve fi’l-hadîsi: “إِنَّ مِنَ الْبَيَانِ لَسِحْرًا” Ve
بَيَانٌ [beyân] Şol nesneye dahi derler ki onunla bir nesne mübeyyen olur gerek delâlet tarîki ile olsun gerek gayrı olsun. Ve
بَيَانٌ [beyân] Bir nesne zâhir olmağa dahi derler; yukâlu: بَانَ الشَّيْءُ بَيَانًا إِذَا اتَّضَحَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı