اَلتَّصَلُّفُ [et-teṡalluf] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Yaltaklanmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَصَلَّفَ لَهُ إِذَا تَمَلَّقَ Ve tekellüfle izhâr-ı صَلَفٌ [ṡalef] eylemek maʹnâsınadır ki ʹuhde-i iktidârından hâric iddiʹâ-yı fazl u zarâfet eylemekten ʹibârettir; yukâlu: تَصَلَّفَ الرَّجُلُ إِذَا تَكَلَّفَ الصَّلَفَ Ve deve tatlı otluktan usanıp şûr otluğa meyl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَصَلَّفَ الْبَعِيرُ إِذَا مَلَّ مِنَ الْخُلَّةِ وَمَالَ إِلَى الْحَمْضِ Ve صَلْفَاءُ [ṡalfâ΄] dedikleri arz-ı mezkûreye uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: أَصْلَفَ الْقَوْمُ إِذَا وَقَعُوا فِي الصَّلْفَاءِ
اَلتَّصَلُّفُ [et-teṡalluf] (fethateynle ve lâm’ın zammı ve teşdîdiyle) Tekellüfle izhâr-ı zarâfet edip bî-vech ʹarz-ı tekebbür etmek.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı