اَلتَّصْلِيَةُ [et-taṡliyet] (تَفْعِلَةٌ [tefʹilet] vezninde) Bu dahi bir nesneyi yakmak için âteşe ilkâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَّاهُ إِذَا أَلْقَاهُ فِي النَّارِ لِلْإِحْرَاقِ Ve değnek makûlesi nesneyi âteşle yumuşatıp doğrultmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَّى عَصَاهُ عَلَى النَّارِ إِذَا لَوَّحَهُ
اَلتَّصْلِيَةُ [et-taṡliyet] (ʹalâ-vezni اَلتَّرْبِيَة [et-terbiyet]) Resûle sallallâhu ʹaleyhi ve sellem salavât getirmek; tekûlu: صَلَّيْتُ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ Ve
تَصْلِيَةٌ [taṡliyet] Âteşle ʹasâyı mülâyim kılıp doğrultmağa dahi derler. Ve
تَصْلِيَةٌ [taṡliyet] Âteşe bırakmağa dahi derler, ihrâk için. Ve kuri΄e kavluhu taʹâlâ: “وَيُصَلَّى سَعِيرًا” (الإنشقاق، 12) بِالتَّشْدِيدِ Şol kimse ki tahfîfle kırâ΄at etti, صُلِيٌّ[ṡuliyy]den kıldı, âteşe yanmak maʹnâsına, ʹalâ-mâ se-yecî΄u.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı