el-cummâḩ ~ اَلْجُمَّاحُ

Kamus-ı Muhit - الجماح maddesi

اَلْجُمَّاحُ [el-cummâḩ] (رُمَّانٌ [rummân] vezninde) Cenkten münhezim olmuş ʹaskere ıtlâk olunur ki red ve ircâʹları mümkin olmaz. جَامِحٌ [câmiḩ] müfredidir. Ve

جُمَّاحٌ [cummâḩ] İsm olur, taʹlîm okuna denir ki temrensiz olup ve ucu fındık gibi topak olur, nişândan geri merdûd olur. Ve melâʹib-i etfâlden şol melʹabeye denir ki bir ağaç tepesine meyve kıstırıp onunla beynlerinde laʹb ederler. Ve şol nebâta denir ki حَلِيٌّ [ḩaliyy] ve صِلِّيَانٌ [ṡiliyyân] dedikleri ot gibi etrâfında yumuşak kılçıkları ve hûşe tarzında püskülleri ola, hülâsası tâze enginar şeklinde ola. Cemʹi جَمَامِيحُ [cemâmîḩ] gelir. Ve baʹzı eşʹârda zarûret için جَمَامِحُ [cemâmiḩ] gelmiştir.

اَلْجَمْحُ [el-cemḩ] (cîm’in fethi ve mîm’in sükûnuyla) ve

اَلْجُمُوحُ [el-cumûḩ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve

اَلْجِمَاحُ [el-cimâḩ] (جِمَالٌ [cimâl] vezninde) Râkibi zabta kâdir olmamak vechiyle at serkeş ve başı sert olup râkibini eslemez olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَمَحَ الْفَرَسُ جَمْحًا وَجُمُوحًا وَجِمَاحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا اعْتَزَّ فَارِسَهُ وَغَلَبَهُ Ve hatun mutallaka değil iken zevcinden iznsiz akribâsı hânesine gitmek maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: جَمَحَتِ الْمَرْأَةُ زَوْجَهَا إِذَا خَرَجَتْ مِنْ بَيْتِهِ إِلَى أَهْلِهَا قَبْلَ أَنْ يُطَلِّقَهَا Ve şitâb ve sürʹatle gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَمَحَ الرَّجُلُ إِذَا أَسْرَعَ Ve aşık oynayan çocuk bir aşıkla âher aşığı vurup yerinden ayırmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَمَحَ الصَّبِيُّ الْكَعْبَ بِالْكَعْبِ إِذَا رَمَاهُ حَتَّى أَزَالَهُ عَنْ مَكَانِهِ

Vankulu Lugatı - الجماح maddesi

اَلْجُمَّاحُ [el-cummâḩ] (cîm’in zammıyla ve mîm’in teşdîdiyle) Şol temrensiz başı müdevver oktur ki onunla oğlancıklar ok atmağı öğrenirler.

اَلْجُمُوحُ [el-cumûḩ] ve

اَلْجِمَاحُ [el-cimâḩ] (cîm’in evvelde zammı sânîde kesriyle) At baş pekliği edip sâhibine gâlib olmak. Ve ʹavret talâk verilmezden o kendi evinden çıkıp akribâsı yanına varmak; yukâlu: جَمَحَتِ الْمَرْأَةُ مِنْ زَوْجِهَا إِذَا خَرَجَتْ مِنْ بَيْتِهِ إِلَى بَيْتِ أَهْلِهَا Ve

جُمُوحٌ [cumûḩ] Sürʹat etmeğe dahi derler; yukâlu: جَمَحَ أَيْ أَسْرَعَ Ebû ʹUbeyde eyitti: Bârî taʹâlânın ﴿لَوَلَّوْا إِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ﴾ (التوبة 57) kavl-i şerîfinde يَجْمَحُونَ [yecmeḩûne] يُسْرِعُونَ [yusriʹûne] maʹnâsınadır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı